İki komşu, saçaktan akan yağmur ve kar suları sebebiyle mahkemelik oldu. Komşusunun binasından akan suların evine zarar verdiğini belirten davacı B.D., İmar Kanunu’na aykırı yapılan saçağın yıkılmasını istedi. Binanın çatısının imar planına uygun olarak yapılmadığından binasının duvarlarına yağmur ve kar sularını akıtarak zarar verdiğini öne sürdü.
Davalıya ait taşınmazda bulunan binanın çatısının imara uygun hale getirilmesini, binasına kar ve yağmur sularının sızarak zarar vermesinin önlenmesini, davalıların haksız müdahalesinin men’ini ve komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesini talep ve dava etti.
DAVANIN REDDİNİ TALEP ETTİ
Davalı komşu S.G. ise maliki olduğu bağımsız bölümü yaklaşık iki yıl önce aldığını, bu bağımsız bölümü satın aldığında davacının binasının olmadığını, davacı bina yapmaya karar verdiğinde kendi binalarına ait çatıların oluklarını davalılara haber vermeden kaldırdığını öne sürdü. Binası bitince de halihazırdaki gibi çatı oluklarını yaptırdığını, yaptırdığı oluğun tahliye borusunu harçla kapattığını, yaptığı bu yeni çatı oluğunun kendi binasına zarar verdiğini, davacının kendi kusuru ile yapmış olduğu işlemden dolayı sorumlu olmamaları gerektiğini savunarak davanın reddini talep etti.
Asliye Hukuk Mahkemesi, davanın kabulü ile davalıya ait taşınmazda bulunan binanın çatısının akıntı yönünün Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinin Çatılar ve Dış Görünüm başlıklı 35. maddesine istinaden yol cephelere ve komşuya çekme mesafesi bırakılarak çekme mesafelerine göre verilmesi gerektiğine hükmetti. Çatının imara uygun hale getirtilerek davacıya ait taşınmazdaki binaya kar ve yağmur sularının sızarak zarar vermesinin önlenmesine, davalıların haksız müdahalelerinin men’ine, komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesine karar verildi.
YARGITAY’DAN KARAR
Kararı davalı temyiz edince devreye Yargıtay 14. Hukuk Dairesi girdi. Emsal nitelikteki kararda şöyle denildi:
“Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin tespiti halinde, mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderilme şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin karar yerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Ne var ki, bilirkişi raporunda zararın giderilme şekli – nasıl giderilmesi gerektiği gösterilmemiş ve mahkemece genel ibareler kullanılarak karar verilmiştir. Hal böyle olunca, uzman bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yerinde yeniden keşif yapılarak, komşuluk hukukuna aykırı olduğu iddia edilen eylemler tek tek değerlendirilerek bu eylemlerin haksızlık teşkil edip etmediğinin tespit edilmesi gerekir. Bu sebeplerle davacıya ait taşınmazda zarar meydana gelmişse, ne gibi önlemlerle zararın giderilebileceği hususunda infaza elverişli rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Mahkeme kararının bozulmasına oy birliği ile hükmedilmişt