Siyaset

TKP yarın sahaya çıkıyor: ‘İki masaya da karşıyız’ | GUNDEM.WiKi

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, düzenlediği basın toplantısına katılan gazetecilerle seçim bildirgesini paylaştı.

Bildirgenin hikayesini anlatan Okuyan, sözlerine şöyle başladı:

“Millet ittifakının adayını destekleyecek misiniz, seçime girecek misiniz, adayınız kim olacak… Bu seçimlere giderken, siyaset alanında konuşulan her şey TKP’ye soruluyor. Bizim için bir güçlük var burada. TKP, iki ittifakla da ilişkisi olmayan ender partilerden birisi. İki masaya da uzağız. Bu TKP’nin başka bir kümede mücadele etmesi sonucunu doğuruyor.”

Seçimin her şeyin sonu olmadığını anlatan Okuyan, sözlerine şöyle devam etti:

“Türkiye seçim sonucundan bağımsız olarak derin bir kaosa girecek. Bu ekonominin ve bu siyasi fay hatlarının Türkiye’yi normalleştirme sürecine evriltme olasılığı sıfır. Türkiye derin bir hesaplaşmaya doğru gidiyor.”

SAĞCILIK MEŞRULAŞTI

Bu süreçte kendilerinin rolünü ise Okuyan şöyle anlattı:

“Güncel siyaset alanın baskısı ne olursa olsun teslim olmayacağız. Bu baskıyı ve tecriti peşinen kabulleniyoruz. TKP, Türkiye tarihi açısından değer taşımayan bir ayrışmanın parçası olmayacak.”

Okuyan, iktidar kadar muhalefetteki eğilimlere de neden karşı olduğunu ise şöyle açıkladı:

“Türkiye’de masaların hemfikir olduğu bir tablo var. TKP’nin slogancılıkla suçlanmasına neden olan ilk başlık: Sermaye çelişkisi. Burada masalar arasında bir kavga yok. Kavga, iktidara yakın ve muhalefete yakın sermaye grupları arasından yürüyor. Devam ediyorum… Ne oldu da adında devrimci olan bir sendika ile TÜSİAD Türkiye’de sorunları konuşuyor? Nasıl oldu da iktidarla muhalefet Osmanlıcıkla uzlaştı? Nasıl oldu da iktidar ve muhalefet Menderescilikte uzlaştı? Ne oldu da iktidar ve muhalefet İttihat Terakki karşıtlığında buluştu? Sağcılık meşrulaştı. Türkiye’de solu taklit eden bir aktör de kalmadı. Amerikancılık, NATO’culuk vs…”

Bu tespitleri nedeniyle eleştirildiklerinin altını çizen Okuyan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Evet, bir seçim sandığı kurulacak. Herkes bunu soruyor. Ama Türkiye ne olacak sorusuna bir yanıtımız yoksa bunun bir önemi yok. Bu soruya hazırlığınız yoksa kaosa hazırlıksız yakalanırsınız. Biz bu kaosa hazırlanacağız. Bunun için iki masadan da uzak durmamız gerekiyor. Bu açıdan bize yöneltilecek eleştirilere hazırlıklıyız. Ama bu tablonun sorumlusu biz miyiz? Erdoğan ile muhalefeti birleştiren muhalefetin kendisidir. Babacan ile Davutoğlu’nu oraya TKP oturtmadı.”

“DEMET AKALIN BİLE YETER DİYOR”

Muhalefet içerisinde adı konuşulan adaylar arasında taraf olmadıklarının altını çizen Okuyan, bu konudaki duruşlarını şöyle açıkladı:

“Muhalefet içinde adaylık üzerinden iki isim arasında kavga var. Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’ndan söz ediyoruz. İki aday da aynıdır iddiası yok TKP’nin. Ancak bu kişiler neyi savunuyor, ne söylüyor, ne programları var, kimsenin bir fikri yok. Türkiye’de siyasette tartışılması gereken hiçbir gerçek mesele konuşulmuyor. Ama ısrarla TKP’yi kolundan tutup o meselenin içerisinde tartışmak istiyorlar. Biz bu tartışmanın parçası değiliz. Ama bundan da şikayetçi değiliz. Bu düzeni yıkmak isteyen partiye, ‘al yık’ diye bir alan açılmayacağını biliyoruz.”

Kemal Okuyan, muhalefetin toplumsal krizlere ciddi bir politika üretemediğini ifade etti:

“Demet Akalın’ın özel okullar kapatılsın dediği bir ülkedeyiz. Sadece ekonomiye odaklandığınızda bile Türkiye bitmiş durumda. Bunun siyaset alanına yansımaması mümkün mü? Demet Akalın tek değil, sermaye çevreleri bile eşitsizlik çok oldu diye şikayet ediyor. Kimi sektörlerde yeniden devletleştirme konuşuluyor. Çok keskin bir söz söyleyeceğim: Yakın gelecekte sermayenin malvarlıklarına el koymadan, dokunmadan, devletleştirmeden, halkın durumunda göreli bir iyileşme arayan herkes ülkeyi kaosa sürükler. Sermayeye el koymadan halkın soluk alma olasılığı sıfır. Bunu deneyen herkes Türkiye’yi iç savaşa sürükler.”

Okuyan, Türkiye’deki ekonomik krizin, sermayeye dokunmadan çözülemeyeceğini, aksi sonuçların iç savaş riski taşıdığını söyledi:

“Bakın, TKP, asgari ücret tartışmalarında hiç topa girmedi. Sermayeden alınmıyorsa, halka verilecek her kaynak halktan alınır. Zam da EYT kaynağı da halktan çıkacak. Tabii ki taleplerimizi söyleyeceğiz. Ancak yaygın bir devletleştirme yapılmadıkça bugünkü sosyal güvenlik sitemi çökmeye mahkumdur. Bugünkü politikada ısrar edilirse, hiperenflasyon ve iç savaş kaçınılmazdır. İç savaş ille de İspanya’daki gibi olmaz. Türkiye’de 80’e kadar bir iç savaş yaşandı. Muhalefet sermayeye dokunmazsa bunun çok ağır sonuçları olur.”

SOSYALİST GÜÇBİRLİĞİ’NİN SEÇİM STRATEJİSİ

Kemal Okuyan, Türkiye’de siyasi sistemin sorununun Erdoğan’dan ibaret olmadığını iddia etti:

“TKP, Erdoğan’ın gitmesini istiyor. Bunun için her şeyi yapacak. TKP yetersiz kaldı. Erdoğan gitsin duygusu, bu düzen değişmeli duygusuna dönüşmedi. Erdoğan gitsin duygusuna karşı olmayacağız. Ama Erdoğan gidince bu düzenin değişmeyeceğini de anlatacağız.”

Okuyan, hakim muhalefetin düzeni değiştirmeye odaklanmadığı eleştirisini yaparken, kendilerinin duruşunu ise şöyle özetledi:

“Bir ittifakımız var, orada Cumhurbaşkanlığı politikamızı konuşacağız. Şu bilinsin, Erdoğan’ın gitmesinin önünde engel olmayacağız. Ama hiçbir biçimde bu muhalefet ile iktidar arasında ‘ehveni şer budur’ diyen bir işarette bulunmayacağız. TKP’nin, iyi aday çıkarsın muhalefet diye bir derdi de yok. Ben İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu arasındaki farkları bilmiyorum. Biz iktidara da bu muhalefete de karşıtız. Eksik ve yetersiz bulma meselesi yok. Biz düzen siyasetini blok olarak karşımıza alıyoruz. Daha iyi hangisi tartışmamız yok.”

Okuyan; TKH, Sol Parti ve Devrim Hareketi’nin de parçası olduğu Sosyalist Güçbirliği’nin durumunu ise şöyle anlattı:

“Biz Sosyalist Güçbirliği’nin devamından yanayız. Cumhurbaşkanlığı seçimindeki tutum farklılıkları nedeniyle bu ittifakın dağılmasını istemiyoruz. Çünkü Türkiye, seçimden sonra ağır bir krizle karşı karşıya kalacak. TKP o dönemde de bu süreci karşılamak için elinden geleni yapacak. Bu ittifakı bu nedenle önemli buluyoruz.”

Kemal Okuyan, hazırlandıkları süreci şöyle anlattı:

“Büyük olasılıkla parlamento seçimlerinde herkes kendi partisiyle seçime girecek ama sosyalist güçbirliği seçimlerde dayanışma içerisinde olacak. TKP bu nedenle yarın seçim çalışmalarını başlatacak. TKP yoğun bir döneme hazırlanmak zorunda. Ne yapacağımızı çok iyi biliyoruz. Bir dünya görüşümüz var. Bugün Türkiye’de hiçbir partide olmayan bir dünya görüşü. Tüm düzeni karşımıza alıyoruz.”

Yarın Samsun’da seçim çalışmalarını aday tanıtımıyla başlatacaklarını söyleyen Okuyan, bildirgelerinin farklılığını şöyle tanımladı:

“Seçim bildirgemiz, bir meydan okuma. Alışkın olmadığınız bir belge bu. Çok fazla ahlak kelimesi geçiyor. Bir tarama yapsanız, bunu görünce Milli Görüş geleneğinden gelen bir partinin toplantısına mı geldik dersiniz.”

Kendilerinin neden böyle bir tutum aldığını da şöyle açıkladı:

“TKP şunu hatırlatacak, dürüst açık sözünü esirgemeyen, bu toplumda yeni olan bazı değerleri savunarak siyaset yapacak.”

TKP’nin 100 yıl önceki duruşunun bugüne de uzandığını söyleyen Okuyan, Türkiye partileri olduğunun altını çizdi:

“Biz bu ülkenin partisiyiz. 1919-23 aralığında gerçekleşen bağımsızlık mücadelesinde TKP’nin kanı var. Bu kanın bir bölümü İngilizlerin cephaneliğinden silah kaçırışken döküldü, kimi kalleşçe Karadeniz’de katledilerek döküldü. TKP, tartışmasız bir şekilde, o gün Anadolu’daki bağımsızlık mücadelede taraftır. Uluslararası alanda da komünist enternasyonel tek destekçisidir.”

“YIKMADAN KURAMAZSINIZ”

TKP, bu belgede diyor ki biz yıkacağız ve kuracağız. Yıkmadan kuramazsınız”

“Neden Türkiye’nin en ahlaklı partisiyiz. İnsanlığın yüce değerlerini savunuyoruz. Kirli pazarlıklar içinde değiliz. Maske takmıyoruz. Bu savunduğumuz değerlerin bu toplumda da yaşadığını ve sanıldığından güçlü olduğunu düşünüyoruz. Üstelik bu coğrafyada alt edilemeyecek iki unsur var: Laiklik ve yurtseverlik. Biz buna üçüncüyü eklemek istiyoruz: Eşitlikçi ideoloji. Türkiye, 1960-1980 arasında buna çok yaklaşmıştı. 12 Eylül darbesi ağır bir darbe vurdu. Şimdi ücretli çalışan insanlara sen işçisin ediğimizde, ‘ne münasebet’ diyorlar. Bu 12 Eylül’ün yarattığı tahribat. Sermaye düşmanlığı olmadan Türkiye’de kimse ahlak diyemez. Bizim savunduğumuz ahlak; dayanışmacılıktır, vicdanlı olmaktır, adaletsizliğe karşı çıkmaktır… Bu bildirge, topluma, ‘unuttuğunuz bazı değerler dahil, içinde yaşadığınız değerleri savunan parti TKP’dir’ diyecek.”

“SAMSUN’DAN BAŞLIYORUZ”

Okuyan, sorulan sorulara da yanıt verdi. Cumhurbaşkanı adayının seçim sürecinde çekilmesi fikrine dair soruya Okuyan şöyle yanıt verdi:

“Seçim ilkelerimizden biri Erdoğan’ın seçilmesine yardımcı olmamak. Bu çok açık bir laf. Milletvekili seçimlerinde TKP, 3-4 kez bir milletvekilinin birinden öbürüne gitmesine neden oldu. Bu, bizi ilgilendiren bir şey değil. Çünkü yoksa bu iki partili bir sistem getirir. Bunu eleştirenleri zerre kadar umursamıyoruz. Bunu TKP’ye oy vermeyenler düşünsün. Ama Cumhurbaşkanlığı seçimi öyle değil. Bu halkın çok önem verdiği, tek adam tartışmalarının yaşandığı dönemde bir seçim gerçekleşecek. Diyelim siz Cumhurbaşkanı adayı gösterdiniz ve başkaları kaldı. İlk turuna katıldığınız bir seçimde boykot demeniz zorlukları olan bir şey. Diyelim ilk turda öyle bir tablo çıktı ki gösterdiğiniz tablo Erdoğan’ın ikinci tura taşımasına yardımcı olacak, bu durumda adayınızı çekersiniz. Bu, diğer adayın arkasında durduğumuz anlamına gelmiyor. Biz bunun içinden çıkarız. Gerekirse gösterilen aday çekilebilir.”

Daha önce aday ile seçime katılma fikrini savunan TKP’nin bugün başka bir yerde olmasının “Mahalle baskısına yenilmek” anlamına mı geldiğine yönelik soruya Okuyan şöyle yanıt verdi:

“Mahalle baskısına değil, zamana yenildik. Geç kaldık. Bizim Sosyalist Güçbirliğini oluşturma sürecimiz daha hızlı olmalıydı. Biz aday göstermeliyiz dedikten sonra bir yıl geçti. Bu sürede toplumdaki beklentiler de aşağı indi. Bu nedenle geçen yılki kadar sert olamıyoruz. Bir de Cumhurbaşkanlığı seçimi bizim inanmadığımız bir sistem.”

“Seçimde Sosyalist Güçbirliği ne yapacak” şeklindeki soruya Okuyan şöyle yanıt verdi:

“Tarikat meselesinde Sosyalist Güçbirliği sahaya indi. Sosyalist Güçbirliği, sokağa çıkma yeteneği olan önemli bir güç. Burada sandık hesaplarının dışında hesaplar var. Sosyalist Güçbirliği’nde olan 3 partinin seçime girme yeterliliği var. Herkes kendi logosuyla girecek ama yardımlaşacağız. Ortak sözümüzü söyleyeceğimiz yerlerde de söyleyeceğiz. Sosyalist Güçbirliği’ne çok iş düşecek. Yarın Samsun’da adaylarımızı tanıtmaya başlıyoruz. Açık hava toplantılarını seçim yaklaşırken yapacağız.”

“Sizin aday çıkarmak istediğinizi ancak güçbirliğinde fikir birliği olmadığını biliyoruz. Kimdi sizin adayınız?” sorusuna Okuyan şöyle cevap verdi:

“Biz masada olan, konuştuğumuz, bağlamadığımız hiçbir ismi açıklayamayız. TKP olarak bir aday çıkarmak gerekirse aklımızda elbette bazı isimler var.”

“TİP İLE ALAKAMIZ YOK”

“TİP’in başını çektiği sosyalist partilerin HDP ile kurduğu ittifakın TKP ile ilişkileri” sorulduğunda, Okuyan, kendi içlerinden çıkan TİP’i eleştiren açıklamalarda bulundu:

“Bizim projemiz çok sert. Yıkıcı partiyiz diyoruz. Öte yandan siyaset aklar karalardan ibaret değil. HDP’nin başını çektiği ittifakla belirli görüşmelerimiz oldu. Zaten o ittifak kurulduktan sonra Sosyalist Güçbirliği’ni ziyaret ettiler. O ittifak içinden belli yakınlıklarımız olan partiler var. Bir tanesi Fatih Maçoğlu’nun parçası olduğu SMF, öte yandan EMEP var. Ama blok olarak baktığımız zaman, o blokla işbirliği ve yakınlığımız yok. Diyalogdan kaçınmıyoruz ama yakınlığımız yok.

TİP için ise, TİP’i ortaya çıkartan irade ile bizim yollarımız ayrılalı 8 yıl olmuş. Bu uzun bir zaman. TKP bir iç sorun yaşadı. Sonrasında şimdiki TİP çıktı. Eğer biz 8 yıl önce bunu yaşamasaydık, TİP başka bir yerden çıksaydı, TİP ile yine ilişki kurmazdık. İdeolojik olarak çok uzağındayız. Bizim geçmişte Ufuk Uras’ın ÖDP’siyle de mesafemiz böyleydi. Çok derin ve siyasi bir mücadele yürüttük. Dünyada da örnekleri var Yunanistan’da Syriza, İspanya’da Podemos. Benzer bir şey TİP. Geçmişle ilgisi yok mesafemizin. İdeolojik bir mesafemiz var. TİP, HDP ile CHP arasındaki boşluğa yerleşmiş bir partidir. İkisi arasında bir bağdır, bir köprüdür, böyle bir misyonu vardır. TKP’nin bu misyona sıcaklığı ve sempatisi yok.

Bizim yerimiz yok orada. Bu iç mesele yüzünden biz vakit kaybettik. Bugünkü TİP’teki arkadaşlarımız, bugünkü çizgilerini TKP içinde savunsalardı, 50-100 kişi ayrılırlardı TKP’den. Onlar da biz de vakit kaybettik. Hatırlayın o dönem iki kongre toplandı. Ayrılık yaşandı. Bugünkü TİP’li arkadaşlar, TKP adına konuşmaya devam ettirdiler. Biri çıkıp CHP Genel Başkanıyım dese tımarhaneye tıkarlar. Ama biz bunu yaşadık. Çünkü Türkiye siyasetindeki bazı güçler farklı bir TKP istediler.

TİP’e yönelik ne düşmanlığımız var ne de yakınlığımız. Açık söylüyorum, bugünkü TİP ile 2014’deki TKP’nin de hiçbir yakınlığı yok. Peki biz bunu neden yaşadık? TKP’nin emanet edilmeyeceği birine TKP Genel Başkan muamelesi yapan partiler oldu. Bugün TKP’nin durduğu yerde durmasını istemeyen güçler olduğunu biliyoruz. TİP’e düşman değiliz ama bir alakamız da yok. Tamamen farklı çizgilerimiz var. Yakınlaşma olur mu? Net bir şekilde hayır.”

“SEÇİMİN MEŞRUİYETİNİ TARTIŞALIM”

İBB’ye kayyum atanma ihtimali ve İmamoğlu’na yönelik baskılar konusundaki soruya  ise Kemal Okuyan şöyle cevap verdi:

“Kılıçdaroğlu’na Meclis’e yumruk atılmasına gerekli yanıtı vermeyince devamı da gelir. Gerekli yanıt nedir? Tunus’ta verdiler. Seçimi boykot ettiler, komik bir katılımla gerçekleşti. Artık o iktidarı sürdüremezler, meşruiyet krizi var. Bugün, Türkiye’de, meşruiyet krizi istemeyen bir iktidar var. Muhalefet de buna aynı şekilde tepki veriyor. Böyle devam edince iktidar sandığı tümden çekmeyi de düşünür hale geldi. İBB’deki durum bu. Peki seçimi iptal edince buna verilecek yanıt yeniden seçim yapılırsa kazanırız demek midir? Eğer muhalefet çekilelim sandıktan derse, biz de o tepkinin parçası oluruz.

Bu kadar değil. HDP’ye şu anda şantaj yapılıyor. Seçim ödeneğine blokaj koymak bir pazarlık girişimi aynı zamanda. Varsayalım HDP kapatıldı seçimden önce. Tartışmamız gereken şey seçime nasıl girileceği midir yoksa bu seçimin meşruiyeti kalmış mıdır diye mi sormalıyız?

CHP diyor ki İmamoğlu kırmızı çizgimiz, belediyelerimize dokunamazlar. Aslında dokundular. Urla belediyesine kayyum atandı. Urla da küçük bir belediye değil. ‘Bu ülkede seçim yapılmaz, seçimlerin meşruiyeti kalmamış’ derlerse biz bu eleştirdiğimiz muhalefetin sözü demeyiz, doğru tutumu gösteririz.”

TKP’NİN SEÇİM BEYANNAMESİ

Okuyan, TKP’nin yarın başlatacağı seçim çalışmalarındaki beyannameyi de gazetecilerle paylaştı.

İşte o beyanname:

“1923’te bağımlılık zincirlerini kırdık, saltanatı ve halifeliği kaldırdık. Eskiyi yıktık, yeniyi kurduk. Bugün ülkemizi eşitlik temelinde ayağa kaldırırken yüz yıl öncesinin kahramanlarını hatırlayacağız. Çok zor koşullarda, emperyalist işgale ve çürümüş, ömrünü doldurmuş Osmanlı Sarayı’na karşı mücadeleyi kazanıp 1923’te Cumhuriyeti kuran yoksul Anadolu insanının, onun önderlerinin, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının cesaretinden güç alacağız.

İşte bu inanç ve cesaretle 2023’te YENİDEN diyoruz. Yeni bir Cumhuriyet kuracağız. Laik, Bağımsız, Çağdaş, Özgürlükçü, Devletçi, Sanayileşmiş, sömürü ve eşitsizliğe son vermiş bir Türkiye inşa edeceğiz. Ama önce ülkeyi ele geçiren arsız patronların, uluslararası şirketlerin, yobazların saltanatını YIKACAĞIZ. Yalanlarını, iki yüzlülüklerini, çürümüşlüklerini, sahtekarlıklarını suratlarına çarpa çarpa!

Yurttaşlar, AKP yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele sloganıyla iktidara geldi. Yurttaşlarımız daha yoksul durumda, ülke yolsuzluklara boğuldu, memleket baskı ve yasaklarla yönetiliyor. Yalnız bu da değil. AKP ahlak diye diye, iman diye diye iktidara geldi.

Ahlak! Hangi yüzle? İnsanlar arası eşitsizliğin kol gezdiği bir ülkede hangi ahlaktan söz ediyorlar? Nüfusun en zengin yüzde 20’si milli gelirin yarısını alırken, en yoksul yüzde 20’nin payına milli gelirin sadece yüzde 5’i düşüyor ve “ahlak” diyorlar. En başa bu ahlaksızlığı yazıyoruz.

Yurttaşlarımıza yaşatılan bu haksızlığın, bu utancın kaynağında insanın insanı sömürdüğü bugünkü düzen var. Ahlaksızlığın önde gideni bu düzeni savunmak ya da doğal karşılamaktır. Birileri fabrika, banka, hastane, okul, maden ocağı, otel, süpermarket, AVM, inşaat şirketi sahibi. Birilerinin ise yaşamak için emeğinden başka hiçbir şeyi yok. İşletme sahibi sermayedarlar emeğinden başka bir şeye sahip olmayanları çalıştırıyor ve daha da zenginleşiyor. Emek gücünü patronlara satanlar ise yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşamaya çalışıyor. Bunun adı sömürüdür.

TKP diyor ki, bu duruma yol açanlar AHLAKSIZDIR. Bu duruma yol açanlar hep dinden, imandan söz ederek en büyük AHLAKSIZLIĞI gizlemektedir. Fabrikaların, bankaların, hastanelerin, okulların, madenlerin, deniz kıyılarının, akarsuların, AVM’lerin küçük bir azınlığın elinde olduğu, insanın insanı sömürdüğü bu ahlaksız düzeni YIKACAĞIZ.

Biz komünistleri YIKICI olmakla suçlayanlar şunu bilmeli: İyiyi, güzeli, haklıyı, doğruyu, adil olanı KURMAK için kötüyü, çirkini, haksızı, yanlışı, adaletsiz olanı YIKACAĞIZ. Halk yıkacak ve 1923’te olduğu gibi yeni bir düzen kuracak. Kötüyü, çirkini, haksızı, yanlışı, adaletsiz olanı yıkmak, en gelişkin ahlakı ve insani değerleri savunmaktır. TKP din istismarcılarına, her söze “ahlak elden gidiyor”la başlayan palavracılara meydan okuyor.

Onların ahlakı parayla alınıp satılır. Tekrar ediyoruz, insanın insanı sömürmesi en büyük ahlaksızlıktır. Yurttaşlarımızı elektrik, doğalgaz faturalarıyla, eğitim ve sağlık giderleriyle, astronomik kiralarla çaresizleştirmek ahlaksızlıktır. Emekçileri işsizlikle terbiye etmeye kalkmak, “sen bu ücrete çalışmazsan, kapıda binlercesi var” demek ahlaksızlıktır. Gençlerimizi mutsuz etmek, onları gelecek kaygısıyla baş başa bırakmak, yurtsuz-yemekhanesiz üniversiteler açıp bilimsellikten uzak bir eğitime mahkum kılmak ahlaksızlıktır. Uyuşturucu ile mücadele eder gibi görünüp, yüz binlerce gencin göz göre göre madde bağımlısı haline gelmesinin zeminini oluşturmak ahlaksızlıktır. Kadınları “çocuklarımızın anası” diye kutsayıp onların işine, özgürlüğüne, kılığına kıyafetine karışarak yüzyıllardır sürmekte olan erkek egemenliğini korumaya kalkmak ahlaksızlıktır. Vatan-millet edebiyatı yapıp eli kanlı örgüt NATO’da karanlık operasyonların şerefine kadeh tokuşturmak ahlaksızlıktır. Yerli ve milli dedikten sonra yurdumuzu ucuz işgücü ve sınırsız talan imkanıyla uluslararası tekellere pazarlamak ahlaksızlıktır. İnsanlarımızın dini duygularını, inançlarını istismar etmek, bunu güç ve ekonomik çıkar için kullanmak, Türkiye’yi tarikatların-cemaatlerin rekabet alanına çevirmek ahlaksızlıktır. Ahlak adına bize dayatılan bu AHLAKSIZLIĞA meydan okuyoruz.

Yurttaşlarımızı bencil, bireyci, köşe dönücü, çıkarcı olmaya özendiren bir düzen var karşımızda. Buna rağmen ve iyi ki Türkiye’de nüfusun büyük çoğunluğu çürümeye, alçalmaya direniyor. TKP bu çoğunluğu göreve çağırıyor. Tek tek her birimizin dayanışmacı, yardımsever, çalışkan, dürüst olması yetmiyor. Adil, yurtsever, hakkaniyetli ve çağdaş birer yurttaş olmak da sorunları çözmüyor. Başkalarının hakkını yememek yetmez, başkalarının hakkının yenmesine izin vermemek gerekir. “Herkes kendi evinin önünü süpürse bu ülke kurtulur” düşüncesi aldatıcıdır. Bizim hep birlikte bu ülkeyi karanlığa boğan nedenleri ortadan kaldırmamız gerekiyor.

Yıllarca beynimize “vergilendirilmiş kazanç kutsaldır” sözünü kazıdılar. Başkalarının sırtından zengin olan, işçinin emeğini sömürerek kâr eden bir patronun vergi ödeyip ödememesi bir yerden sonra anlam taşımıyor. Bu ülkede vergiyi asıl emekçiler ödüyor. Patronlar ise ödedikleri vergiyi zaten fazlasıyla geri alıyor. Teşvikler, düşük faizli krediler, kamu ihaleleri, özelleştirmeler ilk akla gelen yöntemler. Toplanan vergilerle işleyen yargı, polis, ordu hep patronlara çalışıyor. Siz işçi çıkardığı için coplanan bir patron, çalıştırdığı kişiye az ücret ödediği için hapse giren şirket sahibi gördünüz mü? Oysa greve çıkan işçi, hakkını arayan emekçi karşısında derhal devleti buluyor.

TKP dayanışmacı, yardımsever, çalışkan, dürüst, adil, hakkaniyetli, çağdaş ve yurtsever insanlarımızı bu ahlak ve akıl dışı düzeni sorgulamaya çağırıyor. BU DÜZEN YIKILMALIDIR. “Bu düzen yıkılmaz, böyle gelmiş böyle gider” umutsuzluğuna kapılanlara yüz yıl önce çok daha zor koşullarda emperyalist işgale son veren ve saltanatı yıkan Anadolu insanının mücadelesini hatırlatıyoruz.

Türkiye ve dünyada tarih boyunca halk kitleleri haksızlıklara, sömürüye, eşitsizliğe, emperyalizme isyan edip ayağa kalktı, insanlığı ve onun soylu değerlerini yüceltti. Yine yaparız.

İşe seçimlerde vicdanımızı özgür bırakarak başlayabiliriz. Her seçimde “kötünün iyisi”ni seçmek, inanmadığımıza, benimsemediğimize oy vermek gibi bir dayatma ile karşılaşıyoruz. Bize yakışan, savunduğumuz değerleri, haklı ve doğru olduğunu düşündüğümüz partiyi desteklemektir. TKP düşüncesini gizlemeyi, nabza göre şerbet vermeyi, iktidar olmak için yalan söylemeyi, eğilip bükülmeyi, güç karşısında boyun eğmeyi, ilkesiz ittifaklar içine girip halkı kandırmayı ahlaksızlık sayıyor. TKP emeği ile geçinenlere, dürüst, yurtsever insanlarımıza, ülkesini seven aydınlara, “laiklik ve bağımsızlık kırmızı çizgimdir” diyenlere güveniyor. Kendini bu ülkenin sahibi sanıp emekçileri köle yerine koyan küstah patronlara, yaşamımızı borç ve faturalarla boğuşarak tüketmemize neden olan bu akılsız düzene, köşe dönücü sahtekar yobazların cehalet ve kin saçan vaazlarına hep birlikte isyan ediyoruz.

Bu ülkeyi onlar batırdılar, biz aydınlığa çıkaracağız. Biz çoğunluğuz. Yeter ki ayağa kalkalım. Evet, işe Türkiye Komünist Partisi’ne oy vererek başlayabiliriz.

Unutmayalım ve inanalım: TKP GELİR, HER ŞEY DEĞİŞİR.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu