İşin içine Edgar Allan Poe’nun girdiği hikayeler sizde de hep tekinsiz bir cazibe hisse uyandırıyor mu? Gerçi Poe’nun yazdığı bir hikaye olmasını tercih ederdik ama “Solgun Mavi Gözler” (“The Pale Blue Eye”) adlı polisiyenin karakterlerinden birinin bizzat Edgar Allan Poe olması bile yeterli; en azından Scott Cooper’ın yönetmenliğini üstlendiği bu yeni Netflix filminde. Louis Bayard’ın aynı adlı 2033 tarihli romanından uyarlanan filmde Christian Bale, Harry Melling, Gillian Anderson, Charlotte Gainsbourg, Toby Jones, Timothy Spall ve yönetmen Cooper’ın manevi babası gibi gördüğü Robert Duvall gibi isimlerin yer aldığı güçlü bir oyuncu kadrosu var ki filmin en önemli kozlarından biri de bu kadro bana sorarsanız.
1830 kışında ABD’deki West Point Askeri Akademisi’nde işlenen vahşet dolu bir cinayeti araştırmak üzere göreve çağrılan Müfettiş Augustus Landor (Christian Bale) bu dışarıya kapalı ve gizemlerle dolu ortamda satanik ritüellerin uygulandığı bir suç örgüsü olduğundan şüphelenir ve araştırmalarını bu yönde derinleştirir. Bu süreçte en büyük yardımcısı da aynı akademide öğrenciliğini sürdüren ve genç yaşına rağmen tanınmış bir şair olarak kendini ispatlamış Edgar Allan Poe olacaktır. Poe’nun kıvrak zekası ve Landor’un külyutmaz hafiyeliği birleşince tüm işaretlerin belli bir aile üzerinde yoğunlaştığı anlaşılır. Ne var ki iflah olmaz bir romantik olan Poe ailenin güzel ve esrarengiz kızına aşık olmuştur ve bu durum işleri olduğundan da karmaşık hale getirecektir.
Jeff Bridges’a Oscar kazandıran “Crazy Heart” filmiyle adını duyuran ve sonrasında tarihi dramalarla biyografik suç filmleri arasında kendisine bir kariyer yolu çizen Scott Cooper “Solgun Mavi Gözler”de Edgar Allan Poe’nun melankolik dünyasına uyan bir atmosfer yaratmayı başarmış ve filme bu anlamda işleyen bir dramatik bütünlük sağlamış. Çocuk yaşta kaybettiği annesinin rüyalarına girip ona şiirler dikte ettirdiğini söyleyen Poe’yu hem hikayenin merkez karakterlerinden biri olarak kullanması hem de bir anlamda daha sonra yazdığı romantik şiirler ve gizemli öykülere ilham olacak denli onu bir tür dedektife döndürmesi filmin artılarından. Filmin elbette sürpriz bir finali var ve buradaki sürpriz biraz zorlama gibi dursa da çok da rahatsız etmiyor. Hele okültizm, ruhlar alemi ve şiir gibi konulara meraklıysanız buradaki kokteyl fazlasıla hoşunuza bile gidebilir.
Kısaca değinmeden geçmeyelim; Müfettiş Landor rolünde Christian Bale kendi trajik öyküsüyle bir sis perdesinin ardında yaşayan karakteri ustalıkla canlandırmış. Yine başka bir acının pençesindeki Dr. Daniel Marquis rolünde Toby Jones ve kısacık ekran süreleriyle ustalıklarını konuşturan Robert Duvall, Timothy Spall ve Charlotte Gainsbourg da senaryonun kendilerine açtığı alanları çok iyi değerlendiriyorlar. Gillian Anderson tuhaf yorumuyla biraz kadronun dışında konumlandırıyor belki kendini ama yine de aklınızda yer ediyor. Filmin en güçlü performansını ise E.A. Poe rolünde Harry Melling veriyor ki o da kariyerinin bu ilk başrolüyle hayatında yeni bir sayfa açmış diyebiliriz rahatlıkla.
FİLMİN NOTU: 7/10