Yönetmen Aydemir, 2015’te kaleme aldığı kitaptan sinemaya uyarlanan filme ilişkin, “Otobiyografik algılanmasın. Kurmaca bir yönü de var, Mahalleden Arkadaşlar’ın. Olaylar aklımdaydı, kitabı ve filmi yazarken ama birçok diyaloğu mecburen doldurdum. Hayatıma dair bir şey değil. Bir belgesel değil ama çok keyifli bir kurmaca” dedi.
Aydemir, insanların yaşamında sahip olduklarını bazen yetersiz gördüğüne işaret ederek, “Mahalleden Arkadaşlar’da aslında anlatmaya çalıştığım şey, seçme şansımız olmayan durumlar ve insanlar, aslında en çok ihtiyacımız olan insanlar ve durumlardır. ‘En çok ihtiyacım olan şeyler zaten yanı başımdaymış’ın hikayesi bu. Benim de geriye dönüp hayatıma baktığımda çıkardığım bir sonuç bu. Ben bu cümleyi, kurmaca bir eserle anlatmak istedim” ifadelerini kullandı.
Filmin çocuk ve yetişkin izleyiciyi hedeflediğini kaydeden Aydemir, şu bilgileri verdi:
“Kitabı okuyanlar bilir; dili biraz sert, yer yer argo ifadeler falan var ama film böyle değil. Film daha çok çocukları, hala çocuk kalmışları merkezine alıyor. Benim filmi yaparken en büyük motivasyonum da çocuğumla çocukluğumu izlemekti. Seyircinin de bence bu yönünü çok tatmin edeceğine inanıyorum. Çocuğunuzla sinemaya gidip kendi çocukluğunuzu izleyebileceğiniz bir film oldu. Haliyle de aileye daha çok yaklaşan bir türü var. Aile komedisi diyebilirim. ‘Kitabın komik kısımlarını bir araya getirelim de bir film yapalım.’ derdinde olan bir film değil. Bir derdi, sözü olan, bir şey anlatmak isteyen, bunu da aile çerçevesi içinde yapan bir film. İçinde argo falan yok filmin. Çocukla çok rahat izlenebilecek tertemiz bir yapım.”
Selçuk Aydemir, salgın sürecinde filmi çok fazla izlediğinin altını çizerek, “Filmi tekrar tekrar izledim. Bir ay önce de izledim. Her izlediğimde, film bana aynı duyguyu yaşatıyor. İlk defa komedisini, mizahını değil de duygusunu ön planda tuttuğum bir filmdi. ‘İyi ki bunu yapmışım.’ dedim. Çünkü mizah öyle ya da böyle başka bir yere evrilecek. Üç sene önce komik gelen bir şey bize bugün komik gelmeyebilir. Ama filmin duygusu ve dramatik aksiyonu o kadar doğru ki her izlediğimde bana aynı tadı, lezzeti veriyor” dedi.
“Oynaması çok zevkli idi”
Oyuncu Nurgül Yeşilçay filmin 3 yıl önce çekildiğini ve rol alan çocukların büyüdüğünü dile getirdi.
Filmde Aydemir’in annesini canlandırdığını söyleyen Yeşilçay, “Aslında bir çocuk filmi gibi görünüyor. Biz de ailesiyiz. Tabii ki komedi. Kahkahaların havada uçuştuğu bir film. Benim oynadığım kadının en sevdiğim özelliği; kadın süper zeka. Bütün aileyi parmağında oynatıyor. Filmde herkes kendini çok zeki sanıyor ama kadın yukarıda. Hiç görünmeden hepsini yönetebiliyor. Tam bir ev kadını. Hani vardır ya babanın parasını da yönetir, komşuları da idare eder, fal da bakar falan. Böyle bir kadın. Oynaması çok zevkli idi. Bir oyuncu zaten kendinden ne kadar uzakta bir şey oynuyorsa o kadar çok keyif alır. O açıdan çok keyifliydi” diye konuştu.
Başarılı oyuncu, yetişkinlerin de filmi çok seveceğini dile getirerek, şöyle devam etti:
“Hele de şimdi 1990’lara bu kadar özlem varken 1990’lar çocukluğunu dibine kadar gösteren bir film. Ben çok net bir şekilde görüyorum. Ben de 46 yaşındayım. Tam benim yaşadığım dönemler. Onu görüyorsun ve bir sürü şey aklına geliyor. Mesela Alper şöyle diyor; albüme bakmak gibi geldi bana film. Çok güzel bir tabir. O yüzden ben de kullanmak istiyorum. Hele ki geçmişe bu kadar özlem duyulan bir yerde, ben büyüklerin çok seveceğini düşünüyorum.”
“Özlem duyduğumuz her şeyi tadabileceğimiz keyifli bir iş”
Aydemir’in babasını canlandıran Alper Kul da çocukların başrolünde olduğu bir çocuk filmi yaptıklarının altını çizerek, “Sokaklarda yaşanan hayatları, eskiye özlem duyduğumuz her şeyi tadabileceğimiz keyifli bir iş. Ben şahsım adına eskiye çok özlem duyan bir adamım. Bu filmin setinde olmak, oradaki objelere dokunmak, kendi çocukluğumu tekrar hayal etmek beni fazlasıyla mutlu etmişti. Güzel de bir film olmuş. İzledim. Tavsiye ederim” değerlendirmesinde bulundu.
Kendi çocukluğuna da değinen Kul, “Ben İstanbul Fatih’te doğdum büyüdüm. Niyet kutusu yazan şeyden ben de yapmıştım. Fatih Camii’nde ve Çarşamba pazarında su ve niyet satmıştım çocukken. ‘Şans, kader, kısmet…’ diye bağırıyorduk. ‘Buz gibi soğuk sudan içen.’ O dönemleri hatırladık. Keyifliydi. İnsanın çocukluğunu hatırlaması iyi bir tat veriyor. Herkeste öyledir. Keyifliydi, güzel bir anı oldu bize” ifadelerine yer verdi.
Alper Kul, herkese kendi çocukluğunun daha tatlı geldiğine işaret ederek, şunları aktardı:
“Annenize ya da büyükbabanıza sorsanız, ‘Çok değişti dünya. Benim zamanımda daha tatlıydı.’ derler. Ben çocukluğumdaki, gençliğimdeki o samimi duygular, daha naif toplum, daha yardımlaşan halimizi çok özlüyorum, seviyorum. O dönemleri hatırlamak da beni mutlu ediyor. 1990’lar iyiydi ya. Telefon yok. Bilgisayar yeni gelmiş ama kimsenin ulaşımında değil. Aşağı yukarı herkes aynı ekonomik düzeyde.”