Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen festivalin onur konur konuğu olan Ildiko Enyedi, festivalin endüstri bölümü Bosphorus Film Lab kapsamında Atlas 1948 Sineması’nda masterclass verdi.
67. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde “Altın Ayı” ödülü alan, Cannes Film Festivali’nde 1989’da “Altın Kamera” ödülüne değer görülen Enyedi, filmlerinin ortaya çıkış sürecini ve sinemada dikkat ettiği hususları genç sinemacılarla paylaştı.
Boğaziçi Film Festivali Artistik Direktörü Emrah Kılıç’ın moderatörlüğünü üstlendiği etkinliğe katılan Enyedi, festivalde yer almaktan duyduğu memnuniyeti belirterek, meslektaşlarıyla tanışmaktan dolayı heyecanlı olduğunu dile getirdi.
Ildiko Enyedi, festivalin yanı sıra İstanbul’u keşfetmenin de kendisi için önemine işaret etti.
Filmlerinde diğer yönetmenlerden farklı olarak hikayeyi son kısma koyduğunu, sorular bulutunun arasından hikayeyi ortaya çıkarttığını belirten Enyedi, hikayede aynı zamanda dramatik bir yapı seçmeye çalıştığını aktardı.
Usta sinemacı, müzikleri, sahne tasarımını ve kurgu tekniklerini ise hem izleyiciyi kontrol etmek hem de geri planda durmak üzere düzenlediğini ifade etti.
Yönetmenin ortaya çıkan filmin bel kemiği olduğunu kaydeden Enyedi, “Yönetmen olmak yorucu. Hikayede sinematografik olarak dikkatli davranmanız gerekiyor. Verdiğiniz her kararın arkasında durmanız gerekiyor. Aynı şey aslında film yapımcıları için de geçerli” diye konuştu.
“Film izlemek bir buluşma gibi”
İldiko Enyedi, kısa filmlere de değinerek, “Kısa film, öğrenci filmi ne olursa olsun, o filmin arkasındaki kişiyle bağlantıyı hissediyorum. Dolayısıyla benim için film izlemek her zaman bir buluşma gibi. Elbette anlam veremeyeceğim birçok şey olabilir ama belirli bir enerji akışı ve iletişimi hissedebiliyorsunuz” değerlendirmesini yaptı.
Bilim kurgu, mitoloji, halk masalları gibi farklı kaynaklardan beslenen ve geleneksel Macar sinemasının sosyal gerçekçi üslubuna karşı ülke sinemasına yeni bir anlatım getirdiğini aktaran yönetmen, küçükken ailesinden dinlediği masalların senaryo yazım sürecine etkisini anlattı.
Yönetmen Enyedi, oyuncularla set öncesi uzun bir çalışma yaptıklarının altını çizerek, “Oyuncuların nasıl çalıştığını görmeye, onlarla insani bir ilişki kurmaya çalışıyorum. Onların tekniklerini öğrendikten sonra tutumlarına saygı duymaya çalışıyorum. Böylelikle onların iç kaynaklarına ulaşmasını sağlıyorum” dedi.
Festivalde özel gösterimi yapılan “Story of My Wife” filminde, gençken okuduğu bir romandan esinlendiğini vurgulayan Enyedi, filmi çok kısıtlı imkanlarla çektiğini söyledi.
Usta yönetmen, belgesellere de değinerek, “Belgesel filmlere saygı duyuyorum. Bana göre, normal filmlerden çok daha iyi filmler. Üstelik anlatıcılar var. Ben de bazı filmlerimde anlatıcı kullanıyorum. Bir belgesele hazırlanırken uzun bir çalışma süreci var. Bazen yıllarca konu üzerinde çalışmanız gerekiyor. Fakat gerçekten keyifli bir iş” dedi.