Seçimler yaklaşırken hükümet bir yandan ekonomiyi canlı tutmaya diğer yandan da “enflasyonun belini kırdığı, uyguladığı modelin başarılı olduğu” algısını yaratmaya çalışıyor.
Eski Ziraat Bankası Genel Müdürü Şenol Babuşcu, hükümetin uyguladığı modeli ve gerçekleşmeyen hedefleri değerlendirdi.
Babuşcu’ya göre enfasyon en fazla yüzde 40’a gerileyebilir, önümüzdeki yılın ikinci yarısından itibaren ise yeni bir yükseliş serisi bekleniyor.
Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Babuşcu’nun değerlendirmeleri şöyle:
– Türkiye ekonomisi açısından 2022 yılı genel anlamda nasıl geçti?
2022 dünya genelinde ülkelerin enflasyon ve durgunluk arasında kaldığı ve geleceğe endişe ile baktığı bir yıl olarak geçti. Ülkemizde ise 2021’in son aylarında büyük iddialarla başlatılan yeni ekonomik program ile 2022’de hedeflenenlerin hiçbirinin gerçekleştirilemediği görüldü. Karşımızda hayal kırıklığı yaratan bir tablo var.
– Türkiye ekonomisi açısından 2022’de uygulanan politikaların hedefinde neler vardı?
Hedefler şöyleydi:
-Faizler düşecek ve buna bağlı olarak enflasyon da düşecekti.
-İhracat artacak, ithalat azalacak ve cari fazla verilecekti.
-Kurlar piyasa mekanizması içinde artmayacak, dolarizasyon bitecekti.
-Büyüme devam edecek, halkın genelinin refah düzeyi artacaktı.
– Örneğin enflasyon hedefine ulaşıldı mı?
Bu hedeflere karşın yaşananları kısaca şu şekilde özetleyebiliriz:
Enflasyon yıl boyunca yükselen bir trend izledi. Bugün de düşmesi için bütün ümidimizi baz etkisine bağladık. Ancak, enflasyon çok yükselirken TÜİK’in açıkladığı rakamlar tüketicinin yaşadığı gerçek enflasyonu yansıtmadı. Bunun sonucunda özellikle ücretli kamu ve özel sektör çalışanlarının alım gücü düştü. Sonuçta da gelir dağılımındaki adaletsizlik iyice arttı. Türkiye, Sefalet Endeksi’nde benzer ülkelerden daha kötü olduğunu gösterdi.
– Faizdeki durum nedir?
Merkez Bankası’nın açıkladığı faizler düştü ama piyasadaki faizler yükseldi. Bankalara neredeyse belli bir faizin üstünde kredi kullandırma yasağı geldi ama faizler yine de düşürülemedi, sadece daha da yükselmesi önlenebildi. Ekonomi yönetimi piyasa ekonomisine uymayan zorlayıcı adımlar attı. İç borçlanma ve dış borçlanma faiz oranları neredeyse eşitlendi. Bankalara menkul kıymet tutma zorunluluğu getirilip baskıyla kamunun iç borçlanma faiz oranı düşürülmeye çalışıldı. Ancak yurtdışına baskı yapılamadığından ve ekonominin bu çarpık durumu görüldüğünden yabancı para borçlanma faiz oranları çok yükseldi ve para bulmak zorlaştı.
– 2023 yılı için beklentiniz nedir?
Enflasyonu yaratan faktörlere baktığımızda, son aylarda kurlarda hareket olmadığı için ithal tüketim mallarının ve hammaddelerin kura bağlı maliyetlerinde bir artış yoktur. Fakat 2023’de 2022 kadar olmasa bile yüksek bir oran beklenmektedir. Yukarıda belirttiğimiz maliyet unsurlarının en önemlilerinde artış olmazken neden bizde hâlâ yüksek enflasyon beklenmektedir? Öncelikle enflasyon dinamiklerini doğru görmek gerekir. Ülkemizde enflasyonla ciddi mücadele edilmediği ve bunu yönetecek kadroların yetersizliği görüldükçe enflasyonu kalıcı hale getirecek en önemli unsur ortaya çıkmıştır.
Bu, geleceğe yönelik güven ve beklentiler konularındaki bozulmalardır.
– Bu bozulma ne yaratıyor?
Tüketiciler de geleceğe güven duymadıkları için ihtiyaçları olmadan ürün alıp depoluyorlar. Gerçekte herkesin bilinçaltında var olan şey ekonomi yönetiminin enflasyon sorununun altından kalkamayacağına olan inanıştır. Sonuçta enflasyon baz etkisiyle başlangıçta düşse bile daha sonra yine yüksek kalmaya devam edecek ve hatta yılın ikinci yarısında tekrar artabilecektir.