Düşünce yapımız, genel olarak hayatı doğrusal ve keskin hatlar içerisinde algılamaya koşulludur. Yeni medya sanatçısı Ozan Türkkan, çalışmalarında buna karşılık evrenin sürekliliğini ve aynıyı tekrar etmeyen doğasını gözler önüne seriyor. Sanatçının bu çalışmalarına yer verdiği “arura” isimli sergisi, Art On Pera’da açıldı ve 26 Kasım’a kadar görülebilecek.
“Arura”, biyoçeşitlilik, geçiş formları ve bu biyolojik formların doğadaki geometrik yapısı ve bu geometrinin zaman içindeki değişkenliği konularına odaklanan araştırma projesi sonucunda üretilen bir kişisel sergi.
Sanatçı, çalışmalarının merkezinde yer alan, canlıların “Geçiş Formları” meselesini şöyle anlatıyor: “Geçiş Formları, şu anda yapay zekâ tanımlamalarında kullanılsa da evrim teorisi içinde biyolojide kullanılan bir kavramdır. Kavram, örneğin, yirmi beş milyon yıl önce suda yaşayan bir canlı ile şimdi karada yaşayan bir canlının ara formlarını açıklamak için kullanılır. Elbette bunun entelektüel bir boyutu olduğu kadar sosyal ve psikolojik bir boyutu da var. Bir düşünce geliştikçe aradaki tüm formlar Geçiş Formları haline gelir. Tabii bunu başı ve sonu olmayan bir süreç olarak düşünürsek her şey sürekli Geçiş Formları ve sürekli değişim halindedir.”
YAPAY ZEKÂ DESTEKLİ
Türkkan’ın 15 yılı aşkın süredir devam eden araştırmalarından hareketle odak noktası, doğadaki yaşam formlarının kendini yaratmak için kullandığı sistemler ve kendi sonluluğu üzerinden yeniden var etmenin, büyümenin, ölümün, çoğalmanın, yaşamın, bitişin ve tekrarın döngüsel süreçleri olmuş.
Türkkan’ın eserlerinde yüzyıllardır incelenen iki milyondan fazla canlı formu yeniden analiz edilmiş, yaklaşık on bin çizim ve imaj taranmış ve bu canlı formların geometrileri, iki binin üzerinde yaratıcı kodlama ve yapay zekâ aracı kullanılarak yeniden oluşturulmuş. “Arura” kelimesi eski Yunancada saban sürmek anlamına geliyor. Aynı zamanda, genellikle toprak ve yaşam formalarını barındıran “kutsal toprak ana” için de kullanılıyor.