Emekli amirallerin Montrö ve üniformasıyla gittiği tarikat evinde cüppe ve sarıklı fotoğrafları basına sızan Tuğamiral Mehmet Sarı’ya ilişkin yaptıkları açıklama nedeniyle “suç işlemek için anlaşma” gerekçesiyle açılan davada esas hakkındaki mütalaaya yönelik savunmalara devam edildi.
Hakkında beraat istenen isimlerden olan Tufan Mimir, beraat talebinin gerekçesine katılmadığını vurgulayarak, “Emekli amiraller duyurusu, ülke menfaatleri gözetilerek yapıldı ve içerisinde suç unsuru yok” dedi.
“HEPSİYLE GURUR DUYARIM”
Tanzar Dinçer de “Şerefli Türk subayları olarak her zaman her konu hakkında durum muhakemesi yaparız. Metod uygularız. Bu beyin fırtınası, vazifenin analiziyle başlar. Bu araştırmada gerekeni yaptık, ince eledik, sık dokuduk. Açıklamamız, herkesin tabii görevi olması gereken ülkeyi korumak, payına düşeni yapmak ve ülkeyi her türlü tehlikeden uzak tutmak için milletimizi ve ilgili makamları aydınlatmak gibi ulvi bir maksada hizmet etmektedir. Bu arkadaşlarımın hepsiyle gurur duyarım” ifadelerini kullandı.
“GERÇEK BEKA SORUNU”
37 yıl devlet hizmetinde bulunduğunu aktaran Muhittin Aziz Öztürk, diğer amiraller gibi beraat gerekçesine katılmadığını aktararak, “Açıklamada suç teşkil edebilecek hiçbir fiil yok. Duyuru; düşünce ve ifade özgürlüğünün özgürce açıklanması kapsamında değerlendirilmeli. Duyuruda, disiplin bozucu, küçük dürüşücü, kişi ve kurumları hedef alan hiçbir ifade yok” dedi.
Engin Heper de açıklamanın, bilgi ve tecrübe sahibi oldukları iki konuda kamuoyunu bilgilendirmeyi esas aldığını söyledi.
Heper, şunları kaydetti:
“Uluslararası bir anlaşma olan Montrö Sözleşmesi’nin feshi ya da tadili konularının, imzacı ülkeler tarafından gündeme getirilmesinin, Türkiye’nin İstanbul ve Çanakkale boğazları ile Marmara Denizi üzerinde elde edilmiş kazanımlarını kaybettirebilecek yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik, kısaca gerçek bir beka sorununa yol açacağından duyulan edişeyi dile getiren bir düşüncenin açıklamasıdır. Sarıklı amirale karşı açıklama yapılmasındaki amaç ise bu tür görüntülerin disiplin açısından doğuracağı zafiyetler ile yeni 15 Temmuzların tekrar yaşanmaması dileklerinin yansımasıdır.”
İDDİALARA YANIT
Hakkında hapis cezası istenen Atilla Kezek ise hakkındaki iddialara yanıt verdi. TSK içinde emir komuta dışında hareket edilmesinin hedeflendiği iddiasına değinen Kezek, “Merak ediyorum, bu kamuoyu açıklaması sonrasında TSK içerisinde emir komuta dışında hareket etmiş ya da buna teşebbüs etmiş bir kişiye bile rastlanmış mıdır? Tabii ki hayır. Üstelik iddianamede TSK mensuplarıyla irtibatımız tespit edilemediği belirtiliyor” yanıtını verdi.
YAYCI İDDİASI
Avukat Mustafa Güler ise haklarında ceza istenen bazı isimlerin açıklamanın açıklanış sürecine hiç dahil olmadığını buna karşın 12 ismin neye göre seçildiğini anlamadığını vurgulayarak, “‘Kimin Yahudi olduğuna ben karar veririm’ anlayışıyla seçildiler. Neye göre seçtiniz? Uzun boylu, yakışıklı diye mi seçtiniz? Yahudi olduklarına kim karar verdi? Toplumda muhalif olarak bilinen isimleri koymuşsunuz” ifadelerini kullandı. “Hak ettiler mi yargılanmayı?” diye soran ve gözleri dolan Güler, mahkeme heyetine “Keşke iddianameyi kabul etmeseydiniz” dedi. Güler’in, isim vermeden müstafi amiral Cihat Yaycı’yı suçlaması da dikkat çekti. “Altında imzası olamayanlar bir kişi, bir üniversitede denizcilikle ilgili bir enstitünün başında. Ne hikmetse gözaltına alınan 7’si de başka bir üniversitenin denizcilikle ilgili enstitüsünde görevli. Ne kadar tesadüf. 10 kişi gözaltına alınıyor, 7’si o enstitüden çıkıyor. Muhtemelen bu duyuruyu Süleyman Soylu’ya gönderen amiralin, muhtemelen karşı enstitüyü çökertmek gibi bir amacı var. Neticede duyuru yayınlandığı gün o enstitü kapatıldı. Böylece diğer amiralin enstitüsü tek enstitü olarak kaldı” dedi.
Savunmalara bugün devam edilecek.