Türkler, Yemen Valisi Özdemir Paşa’nın 1543 yılında kahveyi İstanbul’a getirmesiyle tanıştı. Türklerin keşfettiği pişirme yöntemiyle ünlenen Türk Kahvesi, kahvehanelerin açılmasıyla sosyal hayatın ve Türk kültürünün önemli parçalarından biri oldu. UNESCO, 2013’te 5 Aralık’ı “Dünya Türk Kahvesi Günü” olarak ilan etti.
Ülkemizin iklim koşulları nedeniyle kahve yetiştirilemiyor. Kahvenin tarihini Cumhuriyet’e anlatan sanat tarihçisi Yasin Saygılı, kahvenin Yemen’de Kauidi isimli bir çobanın yerdeki bitkiden otlanan keçilerin daha hareketli olduklarını fark etmesiyle keşfedildiğini söyledi. Saygılı, “Çoban, bu bitkinin çekirdeklerini yerel bir din âlimine götürüyor. Siyaha yakın tohumları gören âlim, bunları ateşe atınca ortaya muazzam bir koku yayılıyor ve o sayede kahve bilinen bir içecek haline geliyor” dedi.
Yasin Saygılı
600’E YAKIN KAHVEHANE
17. yüzyılda kahvehanelerin İstanbul’daki her semte yayıldığını anlatan Saygılı şu ifadeleri kullandı:
“1554’te İstanbul’a getirilen kahvelere dair vergi kayıtlarına rastlıyoruz. 1600’ler Osmanlı iktidarının kahve ile bir barışık bir kavgalı olduğu dönemler. Kimi zamanlar kahve serbest kalıyor. Kimi zamanlar ise yasaklanıyor. 1633’te büyük Cibali yangını sonrası İstanbul’un üçte biri yanıyor. Bunun kahvehanelere bağlayan 4. Murat, kahveyi ve tütünü imparatorluk genelinde yasaklatıyor, Edirne’de 100 kadar kahveyi yıktırıp, sahiplerini öldürtüyor. Fakat ne kadar yasaklansa da kahve tüketimi yoğun bir şekilde devam ediyor.” Saygılı, dünya kahvelerinden farklı olarak Türk kahvesinin telvesi ile ikram edildiğini de söyledi.
KISIK ATEŞTE YAVAŞ YAVAŞ
Çok ince öğütülmüş Arabica türü kahve ile yapılan Türk kahvesi, bir cezveye su, kahve ve isteğe bağlı şeker ilave edilmesiyle yapılır. Kısık ateşte yavaş yavaş pişirilen
Türk kahvesi, küçük fincanlarda genellikle lokum ile servis edilir.