Beyazıt’ta 1933 yılında açılan Türkiye’nin ilk Zooloji Müzesi, 2015 yılında deprem riski nedeniyle taşındı. Koleksiyonlar 7 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nin depolarında koruma altına alındı. Sürüngenlerden memelilere, kuşlardan omurgasızlara, toplam 2 bin 34 türün sergilendiği müze Kasım ayında yeniden açılıyor.
Müzede sergi ve koleksiyon alanı olmak üzere iki alan bulunuyor. Sergi alanında kanguru, su aygırı ve fil kafatası, tapir iskeletleri ile farklı karasal kıtalara ait canlı türlerine ait örnekler bulunuyor. Kuş örneklerinin bir kısmı ise Yıldız Sarayı’ndan, özel dolaplarının içerisinde getirildi.
“KUŞLAR ABDULHAMİD’TEN KALAN KOLEKSİYONLAR”
Doç. Dr. Oya Özuluğ, çok nadir bulunan ve nesli tükenmiş olan değerli canlı örnekleriden, Anadolu’nun farklı yerlerinden toplanan böcek çeşitlerinden oluşturulan çok değerli bir koleksiyona sahip olduklarını ifade ederek, “Burası İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’ne ait yeni binanın en alt katı. Biyoloji bölümünün ilk eğitim hayatına başlamasıyla beraber oluşmuş. O dönemden, 1933’lü yıllardan kalan örnekler. 2015 yılında Beyazıt’taki binamız deprem riskinden dolayı yıkım kararı aldı. Bu karardan sonra yaklaşık 7 senedir bu örnekler koruma altındaydı” dedi.
Özuluğ, şöyle konuştu:
“Burası dünyadaki birçok kıtadan örneğe sahip. Özellikle iskeletler çok önemli. Dünyanın birçok kıtasına gidip görme şansınızın olmadığı örnekleri, burada görebiliyorsunuz. Özellikle sayısal tür çeşitliliği bakımından kuşlarımız da oldukça önemli. Kuşlar bize Abdulhamid’ten kalan koleksiyonlardan. Bugün çevrede gördüğünüz dolaplar, içerisindeki kuşlar hepsi köken bakımından oldukça önemli tarihe sahip. Memeli hayvanlar var, aslan, çıta, karaca gibi. Bunlar bize has örnekler. İskeletler de karınca yiyen var. Karınca yiyen bizim ülkemizde olmayan, Güney Asya’ya has bir örnek. Oraya gidip göremezsiniz ama, burada görebilirsiniz. Kanguru var, Avusturalya’ya gitmenize gerek yok, burada görebilirsiniz. Türkiye’nin ilk Zooloji Müzesi, bu örneklerin ilk defa bir araya getirilmesi 1933’te başlıyor. Bu da bizi ilk müze yapıyor.”
“TAŞINIRKEN KIRILMALAR SÖZ KONUSU OLDU”
Dr.Öğretim Üyesi Fatih Dikmen, “Bu koleksiyonlar 7 yıl boyunca kapalı ortamda kaldığı için, bazı örneklerimizin tozlanma durumları vardı. Taşınırken kırılmalar söz konusu oldu. Şu an ise hep birlikte burayı tekrar müze olarak açmak için çalışıyoruz. Arkamızda gördüğünüz böcek örneklerinin çoğu neredeyse 100 yıllık. Türkiye’den toplanmış ilk böcek örnekleri diyebiliriz. Mirası devraldık ve geliştirmeyi hedefliyoruz” dedi.
“AÇILMAYA HAZIRLANIYORUZ”
Prof. Dr. Müfit Özuluğ, “Miras olarak devraldığımız bu koleksiyonu, hem öğrencilerimize hem de İstanbullular yaşayan halka tanıtabilmek istiyoruz. Onların eğitim ve gezme açısından incelemelerini sağlamak istiyoruz. Bu 7 yıllık kapalı kalma sürecinde, örneklerin büyük bir kısmını koruyarak bugüne getirdik. Açılmaya hazırlanıyoruz ve heyecanlıyız” dedi.