Fiyat artışları yine zincir marketler üzerinden tartışılıyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gıda fiyatlarındaki artıştan zincir marketleri sorumlu tutarak yeni tedbirlerin alınacağını söyledi.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Erdoğan’ın açıklamalarına destek verdi.
Gıda Perakendecileri Derneği (GPD) Yönetim Kurulu Başkanı Galip Aykaç, katıldığı bir toplantıda marketlere yönelik eleştirilere sert yanıt verdi. Tartışma büyüdü. Dernek içinde de gerilime neden oldu. Ülker Grubu’nun sahibi olduğu Şok Marketler Zinciri’nden yapılan açıklamada Galip Aykaç’ın istifası istendi. Aykaç, dernek başkanlığından ve yönetim kurulundan istifa etti. Aykaç, istifasının Şok Marketler Zinciri’nin açıklaması ile ilgili olmadığını, sektöre ve ekonomiye zarar vermemek adına istifa ettiğini bildirdi.
İşin siyasi ve polemik tarafını bir yana bırakarak ekonomik boyutuna bakmakta yarar olduğuna değinen tarım uzmanı Ali Ekber Yıldırım, Kasım 2022’de Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yıllık bazda yüzde 84.39 artarken aylık yüzde 2.88 arttığını ifade etti.
Sorunun ana kaynağı Türkiye’nin tarımsal girdilerde dışa bağımlı olması ve uygulanan yanlış tarım politikaları olduğunu söyleyen ekonomim.com’dan Ali Ekber Yıldırım‘ın yazısında öne çıkanlar şu şekilde…
“Sorun üretimin ilk halkası olan tarlada başlıyor. Hükümet sorunu kaynağında çözmek yerine bu işin son halkası olan pazarda, manavda ve marketlerde yani etiketlerde çözüm arıyor. Etiketteki fiyat, uygulanan bütün yanlış politikaların sonucudur. Nedenleri ortadan kaldırmadan gıda fiyatlarındaki artışı durdurmak mümkün değil.
Son yıllarda gıda fiyatlarındaki artış durdurulamayınca sürekli olarak birileri suçlanıyor. Fiyat artışlarının gerçek nedeni olan yanlış tarım politikalarını düzeltmek yerine bütün bu yanlışların sonucu olan etiketteki fiyatlar baskıyla düşürülmeye çalışılıyor. Nedenler ortadan kaldırılmadıkça baskıyla, denetimle, suçlamayla, market açmakla veya kapatmakla fiyatlar düşmez, düşürülemez.
GIDA FİYATLARI NEDEN ARTIYOR?
Gıdanın hammaddesi olan tarım ürünlerinin üretilmesi için tohum, fide, fidan, gübre, ilaç, işçilik, finansman kaynağı yani para, mazot, traktör, hasat makinası, arazi kirası, su, enerji, işçilik gibi birçok girdi kullanılıyor. Bu girdilerin fiyatından dolayı bir maliyet oluşuyor. Çiftçi, bu girdileri kullanarak üretim yapar. Elde ettiği ürünü satarak yaptığı masrafı yani girdi maliyetini karşılamak ve geçimini sağlayarak üretimi sürdürebilecek bir gelir elde etmek ister. Bunu yapamazsa zarar eder ve üretim yapmaktan vazgeçer. Bu nedenle girdi maliyetleri ve ürün fiyatı çok önemli.
Türkiye, tarımsal üretimde kullanılan temel girdilerin hemen hepsinde dışa bağımlı. Gübrede yüzde 95 dışa bağımlı. Mazotta,enerjide büyük oranda dışa bağımlı. Zirai ilaçta, bazı ürünlerin tohumunda dışa bağımlıyız. Hayvancılık yapanlar için temel girdi yemdir. Yem hammaddelerinde yüzde 60 dışa bağımlı. Dışa bağımlı olunca fiyatları kontrol etmeniz çok zor. Dövizdeki her artış, girdi fiyatlarını yani üretim maliyetini artırıyor. Bu maliyet artışı ürünün fiyatını artırıyor. Plansız üretim, desteklerin yetersiz olması, üretim bölgesi ile tüketim bölgesi arasındaki mesafenin açılması ve taşıma, nakliye, lojistik maliyetleri de eklenince gıda fiyatlarında inanılmaz artışlar yaşanıyor.
GİRDİ FİYATLARI ETİKETE ZAM OLARAK YANSIYOR
Dışa bağımlılık ve dünyadaki hammadde fiyatlarındaki artışlar, dövizdeki yükselme, tarımsal üretimde kullanılan girdilerin fiyatlarında çok büyük artışa neden oluyor. Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK), 21 Kasım’da Eylül 2022 Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’ni açıkladı. TÜİK’e göre, Eylül 2021’den Eylül 2022’ye son 1 yılda gübrenin fiyatı yüzde 226,63 arttı. Mazot yüzde 193, hayvan yemi yüzde 145,46 ve zirai ilaçlar yüzde 110,51 arttı. Tohum ve dikim materyali yüzde 99 arttı. Sadece Eylül ayında tohum ve dikim materyalindeki fiyat artışı yüzde 19 oldu.
Bu fiyat artışları çiftçinin üretim maliyetini, üretim maliyeti de üretilen ürün fiyatını artırıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun Ekim 2022 dönemine ait Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi 15 Kasım’da açıklandı. Buna göre, Ekim 2021-Ekim 2022 dönemi tarımsal üretici fiyat endeksi yıllık yüzde 163,32 arttı. Turunçgillerdeki artış yüzde 361,53 olurken, çeltikte yüzde 230, sebze, kavun ve karpuzda yüzde 196, lifli bitkilerde yüzde 188, tahıllarda yüzde 171, canlı sığır, çiğ sütte yüzde 143, yumurtada yüzde 131 artış oldu. Üreticideki fiyat artışı, tüketiciye katlanarak yansıyor.
Daha önce de yazdığım önerilerimi yinelemek isterim:
- Dışarıdan empoze edilen ithalata dayalı tarım politikası yerine, Türkiye’nin tarımsal potansiyelini değerlendirecek, üretim odaklı ulusal bir politika uygulanmalı.
- Çiftçinin üretim yapmasını kolaylaştıracak, girdilerin temininde, ürünlerin satışında etkin bir kooperatifçiliğin desteklenerek yaygınlaştırılması sağlanmalı.
- Girdi fiyatlarını düşürecek önlemler mutlaka alınmalı. Girdiler üzerindeki vergiler kaldırılmalı, destekler artırılmalı.
- Tarım Yasası’nda yer alan çiftçinin ürettiği ürünün maliyeti ile piyasa fiyatı arasındaki farkın çiftçiye destek olarak ödenmesini öngören ve bugüne kadar uygulanmayan “fark ödemesi” günün gerçeklerine uygun olarak uygulanmalı.
- “Yerelde üret, yerelde tüket” modeli ile belli üretim bölgelerine olan bağımlılık azaltılmalı. Her bölgenin tarımsal potansiyeli maksimum seviyede değerlendirilmeli.
- Belediyeler, yerel yönetimler tarımsal faaliyetlerini sadece tohum, fide veya para dağıtmak yerine, kooperatifçilik modeli üzerinden hem üretime hem de üretilen ürünlerin tüketiciye en kısa yoldan ulaşmasını sağlayacak çalışmalar yapmalı.
- Taşıma, lojistik maliyetleri desteklenerek mutlaka aşağı çekilmeli.
- Gıda denetimleri göstermelik değil, belli bir sistem içerisinde ve her zaman yapılmalı.
- Marketler Yasası hemen çıkarılmalı ve piyasa zincir marketlerin egemenliğinden kurtarılmalı.
- Tüketicilerin alım gücünü artıracak önlemler alınmalı.
- Tüketici gıda denetim mekanizmasının parçası olmalı ve gıdasına sahip çıkmalı.“