Faiz indirimi ısrarı ve TL’nin yüzde 55’i aşan değer kayıpları sonrası AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yıl 20 Aralık 2021’deki Kabine Toplantısı’nın ardından açıklamalarda bulunarak yeni bir ‘ekonomik model’ duyurmuştu.
BİR GECEDE U DÖNÜŞÜ
Erdoğan, dövizin muhtemel getirisine TL varlıklarda kalarak ulaşılabilmesini sağlayacak yeni bir aracın devreye alınacağını açıklamıştı. Erdoğan, döviz kurundaki dalgalanma sebebiyle fiyat vermekte zorlanan ihracatçı firmalara da doğrudan Merkez Bankası aracılığıyla ileri vadeli kur rakamı verileceğini söylemişti.
Açıklamaların ardından 18 TL’ye kadar yükselen dolar, sert düşüşle 12 TL’nin altına, 20 TL seviyesini aşan Euro ise 13,50’nin altına gerilemişti.
“ÇARPILAN KÜÇÜK YATIRIMCI OLDU”
Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin doların 18’in üstüne çıkıp ardından 11’lere kadar gerilemesinden sonra yaptığı açıklama da çok tartışılmıştı.
Nebati bu hızlı dalgalanmadan zarar görenlerle ilgili olarak “Çarpılan küçük yatırımcı oldu” açıklamasında bulunmuştu.
O GECE NELER OLDU?
AKP tarafından yeni ‘ekonomik model’ olarak sunulan ama hafızalarda ‘KKM operasyonu’ veya ’20 Aralık gecesi operasyonu’ olarak yerini koruyan o geceyi, 1. yılında Ekonomist Alaattin Aktaş anlattı.
Aktaş, Ekonomim.com’da kalemede aldığı yazıda, şu ifadeleri kullandı:
20 Aralık Pazartesi akşamı… Cumhurbaşkanı Erdoğan kabine toplantısından sonra yaptığı konuşmada kur korumalı mevduat uygulamasını açıkladı.
Ve nasıl olduysa o gece vatandaş elindeki dövizi satmaya başladı! Daha kur korumalı mevduatın ne olduğu bile tam anlaşılamamışken tabii ki vatandaş döviz satmıyordu. Kaldı ki vatandaşın satmasıyla kur öyle bir gecede neredeyse üçte bir oranında geriler miydi?
Türkiye 21 Aralık sabahına çok farklı bir manzarada uyandı… Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Uzun süredir yükseliş eğiliminde olan dolar hızla gerilemiş ve 21 Aralık’ta 13 liralara inmişti. Gerileme sonraki günlerde devam etti ve bir ara 11 liralar görüldü.
Vatandaşın döviz sattığı yoktu. Hele hele KKM’nin açıklandığı saatlerin hemen sonrasında dövizi üçte bir aşağı çeken inişte vatandaşın etkisi neredeyse hiç yoktu. Merkez Bankası ve kamu bankaları piyasaya girmiş ve tüm güçleriyle döviz satmaya başlamışlardı. Dövizin belini kıran bu satıştı.
Üç beş gün önce, hatta kararın açıklandığı 20 Aralık Pazartesi günü dövize hücum etmeye adeta yönlendirilen vatandaşın da beli kırılmıştı! Sürekli olarak faizin düşürüleceği söylenerek döviz almaya itilen ve özellikle 13-20 Aralık haftasında çok yüksek fiyattan döviz alan vatandaş 21 Aralık sabahı adeta şoka girmişti. Ve o şoktan da kolay kolay çıkılamadı. Bir yıl önce 18’e yakın kurdan, hatta 18’in üstünden dolar alan vatandaş yeniden bu düzeyi görmek için sekiz-dokuz ay beklemek durumunda kaldı. Reel olarak çok büyük bir kayıp söz konusuydu.
“ÇARPILAN VARSA, ÇARPAN KİM?”
Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin doların 18’in üstüne çıkıp ardından 11’lere kadar gerilemesinden sonra yaptığı açıklama da çok tartışıldı. Nebati bu hızlı dalgalanmadan zarar görenlerle ilgili olarak “Çarpılan küçük yatırımcı oldu” dedi.
Öyleyse çarpan kim? Peki, bir çarpılan varsa, çarpan kimdi? Dövizin hızla yükseleceğine ilişkin dolaylı yoldan mesajlar verenler miydi? Daha da önemlisi niye böyle yapılmıştı ki? Niye sonunda vatandaşın zararlı çıkacağı bir adım atılmıştı ki?
20 Aralık akşamı açıklanacak kur korumalı mevduat o gün akşamüstü akıllara gelmiş olamayacağına göre anlaşılan üstünde uzun süre tartışılan bir düzenlemeydi. Bu düzenlemenin Merkez Bankası ve kamu bankalarının döviz satışıyla desteklenmesi ve böylece dövizin gerilemesinin sağlanması da amaçlanmıştı. Bu konuda kamuoyuna küçük ipuçları verilerek, hatta sızdırılarak vatandaşın dövize hücum etmesi önlenip daha sonra zarara girmesinin önüne geçilemez miydi?
Sahi bütün bunlar niye yapılmadı da vatandaş büyük bir zarara uğradı? Yoksa dövizin iyice tepeye çıkması özellikle mi istendi? Ya da 20 Aralık’ta döviz zirveye çıktığında yüklü satışlar yapanlar var mıydı?