Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi benzersiz bir sanatçıya ev sahipliğine başladı: Geçen haziranda 87 yaşında yaşama veda eden Portekizli ressam Paula Rego. Hikâyelerin Hikâyesi adı verilen ve İstanbul’daki bu denli kapsamlı ilk sergisi olan Rego’yla tanışmak için büyük bir fırsat.
Küratörlüğünü Alistair Hick’in yaptığı sergi, Rego’ya ait duygu ve düşüncelerin hepsini barındırıyor. Yaşamının kırılma noktalarını, anları, hastalıkları, her şeyi resimle sağaltmayı ve böylece iyi olmayı arzulayan bir kadınla baş başa kalıyorsunuz resimlere bakınca. Resimleri hem özgün bir hikâye anlatıyor hem de bilinen bir hikâyeden yola çıkarak o hikâyeyi altüst ediyor.
İki kata yayılan sergide, Rego’nun inanılmaz derecede verimli ve çok zengin teknik ve malzemeyi ustalıkla kullandığını görüyoruz. Tema çeşitliliği ve her birinin anlamı ya da uyandırdığı his ise muazzam. Farklı boyutlardaki işlerde tuval, alüminyum, Somerset, Velin Arches gibi çeşitli kâğıtlar; akrilik, pastel, sulu, füzen, kalem, mürekkep gibi boya vb. maddeler; gravür, leke baskı gibi teknikler ve hepsindeki ince işçilik heyecanlandırıyor. Keten üzerine yün, ipek, pamuk ve çeşitli dokuları kullandığı iş ise kompozisyonuyla salonu dolduruyor.
Paula Rego
REGO’NUN VE SANATININ GÜCÜ
Sergide isimsiz ve mono işlerinin yanında birtakım seriler var: Kürtaj, Depresyon… Hem kişisel hem de politik yanı olan bu işlerde, örneğin Kürtaj’da Rego, kürtaj hakkı için yapılan referandumda sandık yerine plaja giden kadınları eleştiriyor. Serinin sergilenmesinden sonra yapılan diğer referandumda katılım büyük oranda artıyor ve kürtaj yasal bir hakka dönüşüyor. İşte Paula Rego’nun ve sanatının gücü! Depresyon ise Rego’nun yaşamını hiçbir evrede bırakmıyor. Yatağa düştüğü zaman yaptığı bu seride kullandığı modelin her yerini ameliyat sargılarıyla sarıyor ve zihinlerde kadın özgürlüğü örümcek ağına takılmış gibi imaj oluşmasını sağlıyor.
Erkek bakışıyla yüzleştiği resimlerde eril ve emperyal bakışı kolajlıyor. Diktatör Salazar eleştirisi dikkat çekiyor. Bir dönem eşi Victor’u temsilen köpek figürünü kullanıyor. Onun ölümünden sonra kadın figürler köpek davranışları içine giriyor. Bu noktada “Kadın itaat mi ediyor” sorusunu sormak mümkün. Serginin son eseri ise sanki bir komutmuşçasına adlandırılıyor: “Otur!” Yoksa itaat edilen ve kazanan kadınlar mı?
EDEBİYATA REFERANS
Paula Rego için bir hikâye müptelası demek çok doğru olur. Bu nedenle resimlerini edebiyatla metinler arası bağlamda da okuyabiliriz. Traviata, Peter Pan, Jane Eyre, Vivian Kızları gibi yapıtlara referanslar önem arz ediyor. Yarı resim yarı heykelden oluşan ve korkutucu bir dolaba yerleştirilen işlerin toplamı İbadet Odası, sanatçının düşünme biçiminin nasıl dönüştüğünü vurguluyor. En sürpriz resimse eşi Victor Willing’in Rego’yu resmettiği nü tablonun da nadide bir parça olarak sergiye yerleştirilmesi. Ayrıca oğlu Nick Willing’in annesinin yaşamını mülakatlar ve geçmişten kayıtlarla son derece hoş ve duru bir biçimde belgeselleştirdiği Sırlar ve Hikâyeler’i de izlemek mümkün. Rego’yu ve resimlerini tanıyabilmek, anlayabilmek için önemli de bir başlangıç.
“Favori temalarım güç oyunları ve hiyerarşiler. Her zaman işleri tersine çevirip kadın kahramanlarla aptalların yerini değiştirerek kurulu düzeni altüst etmek istiyorum” diyen büyük ressam Paula Rego’nun Hikâyelerin Hikâyesi sergisini 30 Nisan 2023’e kadar kesinlikle görmenizi öneririm. Öğrenciler için müzeye giriş çarşamba günleri ücretsiz.