İsviçre’nin Davos kentinde, 29 Ocak 2009 tarihinde düzenlenen ve hafızalara ‘One Minute’ olayı ile kazınan Dünya Ekonomik Forumu panelinde, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaşadığı gerilimle gündeme gelen, Washington Post gazetesi editörü David İgnatius, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütü PKK/YPG unsurlarına yönelik icra ettiği ‘Pençe Kılıç’ hava harekatına ilişkin skandal bir yazı kaleme aldı.
Yazısına, “Türkiye’nin sözde Kürt terörizmine olan takıntısı bu hafta tehlikeli bir noktaya ulaştı” ifadeleriyle başlayan İgnatius, “Türk savaş uçakları Suriye’nin kuzeyinde, ‘ABD güçlerine tehlikeli bir şekilde yakın olan’ hedefleri bombaladı” ifadeleri ile devam etti.
İşte, o makaleden satır başları:
KAYNAK: PKK
– Türkiye’nin bu son misilleme saldırılarının ne denli tehlikeli olduğunu Çarşamba günü bana Suriye Demokratik Güçleri ya da SDG adıyla bilinen “Suriyeli Kürt milislerin komutanı, General Mazlum Kobane Abdi” anlattı. [Abdi] üç gün süren Türk bombardımanının ardından SDG’nin hapishaneler ve IŞİD militanları ile ailelerinin kaldığı bir mülteci kampında güvenliği sağlama kabiliyetini kaybedebileceğini söyledi.
“AMERİKAN GÜÇLERİ RİSK ALTINDA”
– Bölgeyi denetleyen ABD Merkez Komutanlığı sözcüsü Albay Joseph Buccino, “Bu saldırılar [ABD’nin] IŞİD misyonunu şimdiden riske attı” dedi. “Bombalardan biri, bir ABD personelinin 130 metre yakınına isabet etti, dolayısıyla Amerikan güçleri risk altında. Bu saldırıların uzaması bu riski daha da arttıracaktır” dedi.
“TÜRK İHA’SI KAMPIN ÜZERİNDE…”
– Bilinen adıyla Mazlum, konuşmamızdan bir saat önce bir Türk insansız hava aracının İslam Devleti savaşçılarının ailelerini barındıran El Hol mülteci kampındaki SDG güvenlik noktasına ateş açtığını söyledi. Kamp sakinlerinden kaçan olup olmadığını bilmediğini, çünkü bir Türk insansız hava aracının hala kampın üzerinde dolaştığını ve “ABD ile SDG güçlerinin hasarı güvenli bir şekilde incelemesinin imkansız” olduğunu söyledi.
ABDİ: “PKK DEĞİL, ABD İLE İLİŞKİDEYİM…”
– Türkiye’nin, “Suriyeli Kürtlere” saldırma gerekçesi, SDG’nin ve bizzat Mazlum’un, 13 Kasım’da İstanbul’da meydana gelen bombalı terör saldırısından sorumlu tuttukları PKK olarak bilinen “militan Kürt milislerle” bağlantılı olduğu iddiası. Mazlum bana, “güçlerinin saldırıyla bir ilgisi olmadığını ve kurbanların acısını paylaştığını” söyledi. PKK terörüyle kişisel olarak bağlantılı olduğu suçlamasına gelince, “Bunlar sadece bahane” dedi ve “sekiz yıldan uzun bir süredir ABD ve koalisyon güçleriyle yakın bir şekilde çalıştığını” söyledi.
KOALİSYON ÜSSÜNE SALDIRI
– Mazlum, Türk saldırısının Pazartesi günü Haseke’de “ABD Özel Harekat güçlerinin, SDG’yi eğittiği koalisyon üssüne yapılan saldırıyla” başladığını söyledi. Ben de Nisan ayında bu üssü ziyaret etmiş ve ABD ile Suriyeli Kürtler arasındaki ortaklığın IŞİD’i nasıl çökerttiğini görmüştüm.
“KARA HAREKATI YOLDA”
– Mazlum, Türkiye’nin yakında Suriye’nin kuzeyinde, ABD ve SDG tarafından büyük bedeller ödenerek IŞİD’den kurtarılan “Menbiç ve Kobani’yi kontrol altına almak için bir kara saldırısı başlatmasını” beklediğini söyledi. ABD’nin “Kürtleri bu bölgeden etnik olarak temizlenmekten korumak gibi etik bir sorumluluğu” olduğunu söyledi. ABD’li yetkilileri bir felaket yaşanmadan önce Türkiye’ye saldırılarını azaltması için baskı yapmaya çağırdı.
“BU NASIL BİR MÜTTEFİK?
– Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark A. Milley Çarşamba günü Türk mevkidaşı ile görüştü ve Türkleri, ABD birliklerinin etrafındaki yasak bölgelere saldırmamaları konusunda uyardı. Ancak bir Pentagon yetkilisi “[Türklerin] gerilimi azaltmaya hazır olduğuna dair bir işaret olmadığını” söyledi. Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyindeki harekatı, ABD öncülüğündeki koalisyonun İslam Devleti’nin katil kalıntıları üzerindeki kırılgan kontrolünü istikrarsızlaştırmaya başladıkça, makul bir insan merak etmeye başlıyor: Bu nasıl bir müttefik?