İzmir’de yaşayan Hülya Şellavcı, boşanma aşamasında olduğu Kaffar Yeğin tarafından 22 Ekim’de öldürüldü. İzmir 16. Aile Mahkemesi ise öldürülen Hülya Şellavcı’nın Kaffar Yeğin hakkında istediği, ancak ret verdiği “zorlama hapsi” talebini ölümünden sonra kabul etti.
Hülya Şellavcı’nın avukatı ve damadı Ensar Aktürk, bunun üzerinbe kayınvalidesinin ölümünde ihmali olduğunu iddia ettiği yargı mensupları hakkında Hakimler ve Savcılar Kuruluna (HSK) şikayette bulundu.
Aktürk’ün HSK’ye 25 Ekim’de gönderdiği dilekçede, kayınvalidesinin, eşi K.Y. ile İzmir 16. Aile Mahkemesinde boşanma davası bulunduğu, dava açıldıktan sonra 1 Ekim’de Yeğin’in kayınvalidesini işyerinde tehdit etmeye başladığı anlatıldı. Ayrıca Hülya Şellavcı’nın KADES uygulamasını kullanmaya çalıştığı sırada da fiziksel şiddete maruz kalarak telefonunun kırıldığı belirtildi.
Ardından Bornova İlçe Emniyet Müdürlüğü Aile İçi Şiddetle Mücadele Büro Amirliğine şikayette bulunulduğu kaydedilen dilekçede, bunun üzerine Yeğin hakkında mahkeme tarafından 6284 sayılı Kanun kapsamında maktulün işyerine, aile konutuna yaklaşamama konusunda lehe önleyici koruma tedbirleri alındığı ifade edildi.
Yeğin’in 7 Ekim’de maktulü iletişim araçlarıyla da rahatsız ettiği ve tekrar maktul lehine önleyici tedbir kararı alındığı vurgulanan dilekçede, Yeğin’in 8 Ekim’de maktulün işyerine giderek tedbir kararını 3. kez ihlal ettiği aktarıldı.
“KEYFİLİK ÖLÜMLE SONUÇLANDI”
Dilekçede, Yeğin’in 9 Ekim’de iletişim aracıyla maktulü ve damadını öldürmekle tehdit ettiği, bunun üzerine emniyet ile savcılığa müracaatta bulunulduğu bildirilerek şikayetler, deliller, ses kayıtları ve mesaj metinlerinin tazyik hapsi uygulanması talebi ile İzmir 16. Aile Mahkemesine gönderildiği, mahkeme hakiminin 15 Aralık’a duruşma günü verdiği belirtildi.
Dilekçede şu ifadeler yer aldı:
“Maktul vekili tarafından ihlallere ilişkin delillerin eklenerek İzmir 16. Aile Mahkemesi dosyasına maktulün hayati tehlikesi bulunduğu, bu durumun gecikmesinin maktul ve ailesi için telafisi imkansız sonuçlar doğuracağı, duruşma açılmasının bu açık deliller karşısında hukuka aykırı olduğu, bu sebeple duruşma açılmaksızın tazyik hapsi uygulanması gerektiği talep edilmiştir. Talep ekine Anayasa Mahkemesinin 2021 yılında yine İzmir’de yaşanan bir aile içi şiddet olayına ilişkin verdiği yaşam hakkı ihlali kararı da eklenmiştir. Aynı gün içinde İzmir 16. Aile Mahkemesince karşı taraf dinlenmeden hürriyeti bağlayıcı ceza verilmemesi gerekçe gösterilerek talep açıkça hukuka aykırı olarak reddedilmiştir. Bu açık keyiflilik bir insanın ölümü ile yine bir yaşam hakkı ihlali ile sonuçlanmıştır.”