Siyah-beyaz fotoğraflarıyla başlayan sunumda Kubrick’in seçtiği konulara olağanüstü keskin, derin ve belirgin bir bakışı var. Çerçeveler bilgece çizilmiş, açılar, hatların bütünlüğü, yayılımı bir estetin kesin damgasını taşırlar. Anın özgünlüğünü yakalamak için dramatik kompozisyon sanatının olanaklarını kullanır Kubrick. 1950’li yılların püriten Amerika’sı çarpıcı bir açıklıkla yansır. Aydınlatmanın başarılı dramatik düzenlemesi onun sinemasal niteliğini ortaya koyar. Siyah-beyaz çalışmaları son derece etkileyici, yönetmenin filmlerinde görülen olağanüstü titiz yanını çok önceden haber verirler.
Satrancın ona öğretisini şöyle açıklar: Sabırlı olmak, ilk hamleyi yapmak yerine en iyi fikrin hangisi olduğunu anlamak için tüm olasılıkları gözden geçirmek. Filmlerine de uygular bu metodu, en ince ayrıntısına dek tüm seçenekleri araştırdıktan sonra herşeyi kendi süzgecinden geçirir.
Anthony Mann’ın yarım bıraktığı Spartacus’u (1960) çekerken sanatçının özgürlüğünün tam bir bağımsızlık kazanmaktan geçtiğini anlar. 1971’den beri ustanın filmlerini finanse eden Warner’dan Yönetmenin Kurgusu’nu garantisini alır. Bu ayrıcalık Hollywood’da olağanüstü bir girişim olur.
Steven Spielberg, George Lucas, James Cameron, Brian de Palma, Francis Ford Coppola, Oliver Stone, Michael Cimino, David Lynch, Ridley Scott, Martin Scorsese, Joel Coen, Ethan Coen ağız birliğiyle tek bir ustadan, Stanley Kubrick’ten etkilendiklerini açıklarlar. Ridley Scott, Barry Lyndon’u (1975) izlemeseydi Düellocular, Blade Runner’ı asla yapamayacağını itiraf eder. James Cameron, 2001: Uzay Yolu Macerası’nı (1968) on kez izledikten sonra yönetmen olmaya karar verir. Dr. Strangelove’dan (1964) sonra Spielberg yakın planın ne denli önemli olduğunu kavrar. Ustanın 2001: Uzay Yolu Macerası ve Full Metal Jacket’te kullandığı psikolojik ve dramatik yükselişe dayanamayan, bağımsız anlatım bölümlerinden oluşan öyküsel kurgusu Coppola’yı, de Palma’yı öylesine etkiler ki Kıyamet ve Görevimiz Tehlike’de onun metodunu kullanırlar.
Martın Scorsese’nin Öfkeli Boğa’sı ustanın Dövüş Günü’nden (1951) belirgin etkiler taşır. Otomatik Portakal’ın (1971) yansımaları Coen kardeşlerin Fargo’sunda belirir. Kubrick’in Shining’i (1980) en iyi Stephen King uyarlaması olur.
Sergide yönetmenin gerçekleştiremediği Aryan Papers, Steven Spielberg’in çektiği Yapay Zeka, Napolyon projeleri de yer alıyor. Stanley Kubrick çok sayıda yönetmeni etkiledi, etkilemeyi de sürdürecek.
Bu kapsamlı sergiden sonra Türk sineması bölümünü gezerken değerli ustam Ömer Kavur’un, yurtdışı ödüllerde Altın Palmiye’li Yol’un (Yılmaz Güney-Şerif Gören) yer almadığını, Yılmaz Güney, Zeki Ökten, Erden Kıral gibi çok sayıda değerli sinemacının olmadığını gözlemledim. Umarım en kısa zamanda bu eksiklikler giderilir.