Siyaset

Kuşaktan kuşağa Cumhuriyet | GUNDEM.WiKi

‘YENİ BİR AYDINLANMA DÖNEMİ BAŞLAMALI’

PROF. DR. TANER TİMUR (TARİHÇİ) (İSTANBUL) (87)

Siyaset dilinde bir kavram, aslında onun tam karşıtı olan kavramla birlikte düşünülerek daha iyi anlaşılır. Bu bağlamda “Cumhuriyet”i de ancak “saltanat”la birlikte ele alarak daha iyi anlayabiliriz. Zaten tarihte cumhuriyet rejimleri de genellikle “hanedan” rejimlerine son vererek ortaya çıktılar. “Cumhuriyet”, en özlü tanımıyla devlet başkanının seçimle işbaşına gelmesidir.

Ben, Türkiye’de saltanatın kaldırılmasından 13 yıl sonra doğdum ve “Laik Cumhuriyet”in hiçbir tartışma konusu olmadığı bir eğitimden geçtim. Ve ne yazık ki bugün ulus olarak Cumhuriyetin 100. yıldönümünü Batı’nın ortaçağ değerlerine özlem duyan ve tüm çağdaşlaşma çabalarımızı bir “istila hareketi” olarak gören bir iktidar altında kutlamaya hazırlanıyoruz. Bu koşullarda en büyük umudumuz ve en temel beklentimiz de Cumhuriyetin 100. yıldönümünün tünelden çıkış ve yeni bir “Aydınlanma” döneminin başlangıcı olmasıdır.

‘KANIMIZA VE RUHUMUZA İŞLEDİ’

NİLGÜL DOĞAN (VARDİYA BİZDE PLATFORMU KURUCUSU) (İZMİR)(71)

Emperyalizmle ve monarşiyle kan ve can vererek savaşarak kazanılan Cumhuriyet, kutsalımızdır. Yüce Atamızın karanlığa açtığı ışıl ışıl bir pencere olduğu için çok değerlidir.

Ben, Cumhuriyet’i önce asker olan babamdan okulöncesi anlattığı kahramanlık hikâyeleriyle anlamaya çalıştım. Okulda ilk öğrendiğim şiir “Cumhuriyet hayat demek, kalbinde yaşat demek, öz yurdunu canından çok sevmek demek” diye bir şiirdi. Sonraları, boyum uzun olduğu için Cumhuriyet bayramlarını sırf bayrağı ben taşıyacağım diye iple çekerdim.

Özetle Cumhuriyet benim kanıma işledi. Hayat arkadaşımı da asker seçmemde Cumhuriyeti temsil eden üniformaya olan tutkumun da etkisi olduğunu düşünüyorum. Şu anda onu hapsettiler ama onun Cumhuriyete olan inancını ve sevgisini asla hapsedemezler.

‘CUMHURİYET, LAİKLİK DEMEKTİR’

ŞULE NAZLIOĞLU EROL (AVUKAT) (ANKARA) (68)

‘ÇAĞDAŞ UYGARLIĞIN TEMELİDİR’

PROF. DR. RIDVAN AKIN (TARİHÇİ) (İSTANBUL) (63)

Cumhuriyet benim için, ulusal kurtuluş kahramanı Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türklerin çağdaş bir devletinin kurulmasıdır. Bu devrim antimonarşik, antifeodal, laik niteliktedir. Bu devlet millidir, laiktir. Batı’daki cumhuriyetlerden farkı, ezilen ve sömürge olma sınırından dönen bir ulusun Cumhuriyeti olarak halkçı bir cumhuriyettir. Milliyetçi karakteri antiemperyalist bir bağımsızlık savaşından doğmuştur.

Çağdaş uygarlık temelinde yükselmektedir. Kaynaklarını en gerçekçi biçimde kullanmış, güçlü bir Cumhuriyet kuşağının yaratılması için önceliğini eğitim ve sağlık alanında kullanmıştır. Ülkenin her yerine hizmetlerin ulaşmasını sağlayacak bayındırlık alanında özellikle demiryolu ağı kurulmuştur. Milli devletin milli ekonomisinin altyapısı oluşturulmuştur.

Cumhuriyetin vurgulanması gereken bir başka yönü ise kültür devrimi olan Türk Aydınlanmasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti, Türklerin ulusal Aydınlanma devriminde, insanlık ailesinin eşit ve saygın bir üyesi olma hedefine ulaşma yolunda bir devlet kurma iradesi anlamına gelir.

‘EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ DEMEKTİR’

DOÇ. DR. HAZAL PABUÇCULAR (AKADEMİSYEN, YAZAR) (37)

Cumhuriyet idaresinin öznel olarak ne anlama geldiğini sanırım en çok eşitlik kavramı ile açıklayabilirim. Burada eşitlikten iki kastım var: Fırsat eşitliği ve kadın-erkek eşitliği.

Kuşkusuz Türkiye’de her iki kavramla ilgili de hem tarihte hem de günümüzde birçok sorun yaşadık ve yaşıyoruz. Ancak bugün daha çok üst sınıf ailelerin muazzam bir biçimde para harcayıp çocuklarına aldırdığı ve sınıfsal farklılıkları iyice derinleştirdiğini düşündüğüm eğitimi, o dönemde Anadolu ve fen liseleri aracılığıyla ücretsiz bir biçimde alabilme şansına sahiptik. Amaç öğrenciyi üniversite sınavlarına hazırlamak değildi. Kültür düzeyi yüksek bir insan yaratmaktı. Bir nevi Cumhuriyet’in kültür devrimi hedefinin bir yansımasıydı. Bu eğitimin yolunu açan Cumhuriyet aydınlanmasıydı ve birçoğumuzun başka koşullarda bu eğitimi alması imkânsızdı.

İkinci konu ise kadınların konumu. Bu konuyu anlatırken genelde herkes geçmişe bakıyor ancak ben bugüne ve Ortadoğu’da kadınların konumuna bakmanın daha anlamlı olduğunu düşünüyorum. Zira bir yüzyıl önce kadınlar yazılarında kendi isimlerini kullanmaktan imtina ederken bugün bir kadın olarak erkeklerin çok daha baskın olduğu bir alanda eserler veriyorum.

‘EN BÜYÜK KADIN DEVRİMİDİR’

DOÇ. DR. EVRİM ŞENCAN (AKADEMİSYEN, YAZAR) (42)

Atatürk’ün en büyük eseri olan Cumhuriyet Devrimi’nin taşıyıcı kolonu tartışmasız kadındır. Cumhuriyet, kadının devrimidir. Cumhuriyet, her sahada eşitliği getirir. Bu anlamda kadının kurtuluşundaki ilk adımdır. Cumhuriyet yönetim biçiminin benimsendiği Kemalist devrimde önce eğitim ve hukuk alanında kadının kurtuluşu gerçekleşti. Aile Yasası ve Medeni Kanun, kadının hukuki durumunu sağlamlaştırdı. Zira Medeni Kanun’un İsviçre’den esinlenilmesinin temel sebebi de buydu. Çünkü İsviçre kanunu, kadınların ihtiyaçlarına en olumlu yönde cevap veren yasaları içeriyordu. Atatürk, “Efendiler!” şeklinde seslenirken, “hanımefendiler ve beyefendiler” demek istiyordu.

Bilinç başkaldırıyla başlar; başkaldırı ise cesaret ister. Cumhuriyet cesaretin ve azmin vücut bulduğu lider sayesinde sağlam temellerle yükselmiştir. Atlattığı bunca badireye rağmen hayatta kalmayı başaran Cumhuriyetimizin 99. doğum günü kutlu olsun.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu