Saldırıya ilişkin dedi. “Yeni bir darbe dinamiği” iddiasında bulunan Paylan, “Hepimiz akıllı olmalı, aklımızı önümüze koymalıyız” ifadesini kullandı.
Paylan, özetle şunları söyledi:
‘YUMUŞAMA MI OLACAK’ HAVASI OLUŞMUŞKEN…
CEYLANPINAR’LA EŞ TUTUYORUM
Bu bana Çözüm Süreci’ni hatırlatıyor. Çözüm Süreci devredeydi, ama bu süreci devlet içinde bozmak isteyen dinamikler de vardı. AKP, cemaatle, FETÖ’yle kavga halindeydi. Bu kavga içinde cemaat darbeyi bir hedef olarak koymuştu. Yani ‘AKP’yi iktidardan etmek için darbeye yürüyeceğim, bunun için de Çözüm Süreci’ni bozacağım ve Kürt meselesinde gerilimi artıracağım, çatışmalar başlayacak, toplum kamplaşacak, kutuplaşacak ve biz darbeye yürüyeceğiz’ diyordu. Bakın, ben bu olayı aynı 22 Temmuz 2015’te Ceylanpınar’da iki polisimizin öldürülmesi meselesiyle eş değer tutuyorum. İki polis öldürüldü, o gün istihbaratın, polisin, savcının içinde olan cemaatçi denilen unsurlar; ‘Bu meseleyi örgüt yaptı’ diye doğrudan dönemin başbakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’na istihbarat verdiler. Bu istihbaratı onlar verdi. 4 tane masum insan, gözaltına alındı ‘bunlar örgüt üyesi, PKK’li’ dendi. Savcılar onları tutukladı, masum oldukları halde, daha sonra tahliye edildi bu insanlar, beraat ettiler. Ama Sayın Davutoğlu’na, ‘bunu örgüt yaptı’ diye istihbarat gitmişti. Sayın Davutoğlu da emri verdi. Kandil bombalansın, dağ taş bombalansın, çatışmalar başlasın. Çatışmalar başladı, binlerce insanımız hayatını kaybetti, Çözüm Süreci devreden çıktı.
DARBE DİNAMİĞİ DEDİM DİNLEMEDİNİZ
O dönemde bu mecliste bu sıralardan, on kere “darbe dinamiği devrededir” dedim ama sizler dinlemediniz! ‘Gelin bu olayı aydınlatalım’ dedim. Ceylanpınar’la ilgili araştırma önergesi verdik, Suruç’ta 33 yurttaşımız bombalandı, araştırma önergesi verdik. 6-8 Ekim’deki provokasyonlarla ilgili araştırma önergesi verdik mecliste, dediniz ki yargıya havale ettik, bu mesele yargının konusu dediniz araştırmadınız. Oysa o günlerde araştırmış olsaydık, bu darbe dinamiğini siz de görebilirdiniz. Biz gördük, siz de görebilirdiniz. Biz nerede gördük; Cizre’de o çukur dediğiniz, hendek, barikat meseleleri vardı. Biz 80 milletvekili ile meclise girmiştik. 80 milletvekilinin 65 tanesi, 2 tane de bakanımız vardı, hükümetteyiz. Biz Cizre’ye gidip o çatışmaları durdurmak niyetindeydik, karşımıza askerler çıktı, 3 yıldızlı generaller çıktı. ‘Gidemezsiniz’ dediler. Çünkü biz gidersek çatışmaları durdururuz. Bizim gitmemizi engelleyen, çatışmanın büyümesini isteyen dinamikler vardı. Biz köy yollarından öyle, böyle gittik arkadaşlar. Yine o hendek denilenlerin başında, bazı gençlerin içinde ajanlar var. Onlar da bizi hedef gösteriyor, “Biz öyle yapacağız, şöyle yapacağız, siz engel oluyorsunuz” diyorlardı. Yani hem asker tarafında hem oradaki gençler tarafında ajanlar, provokatörler, toplumu birbirine düşüren dinamikler vardı. Bunu boşa çıkarmak meclisin görevi, ‘gelin bunu aydınlatalım’ dedik. ‘Darbe dinamiği var’ diye on kere bağırdım ben burada. Bakmadınız, dediniz ki ‘terör var, terör var.”