Türkiye

Cumhuriyetin ikinci adamı İsmet İnönü’nün 49. ölüm yıl dönümü | GUNDEM.WiKi

Milli Mücadele’nin Batı Orduları Komutanı, Atatürk’ün silah arkadaşı ve Cumhuriyet’in “İkinci Adam”ı İsmet İnönü, 49 yıl önce bugün aramızda ayrıldı.

1884’te İzmir‘de dünyaya gelen İsmet İnönü, 1903 yılında Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûn‘dan birincilikle mezun olarak Osmanlı ordusuna katıldı. I. Dünya Savaşı‘nda Kafkasya ve Filistin cephelerinde savaştı. 1920 yılında Anadolu’ya geçti. Genelkurmay Başkanı olarak I ve II. İnönü muharebelerini kazandı. Büyük Taarruz’a Batı Cephesi Komutanı sıfatıyla katıldı. Mudanya Mütarekesi‘nde ve Lozan Antlaşması‘nda Türk heyetine başkanlık yaptı ve antlaşmaları imzaladı. Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı oldu. 1934 yılında İnönü muharebelerindeki başarılarından dolayı İnönü soyadını aldı.

Atatürk’ün ölümü sonrası 11 Kasım 1938’de cumhurbaşkanı seçildi ve 1950 yılına kadar görev yaptı. 1950-1960 yılları arasında muhalefette yer alan İnönü CHP’si, 27 Mayıs ihtilali sonra 1961’de yapılan seçimlerde birinci parti olarak çıktı ve Türkiye’nin ilk koalisyon hükûmetini Adalet Partisi ile kurdu. 1965 yılında başbakanlığı bırakan İnönü, 1972 yılına kadar ana muhalefet liderliğini sürdürdü. 25 Aralık 1973 tarihinde solunum yetmezliği sebebiyle hayatını kaybetti.

“MUSTAFA KEMAL’İN SAHADAKİ ELİ, KOLU”

“Asker İnönü”nün topçu sınıfından bir kurmay subay olduğunun altını çizmek gerektiğini belirten Harp Coğrafyası uzmanı Dr. Selim Erdoğan, “Harbiye değil, Mühendishane-i Berr’i Humayun mezunu olduğundan zaten fizik, matematik, coğrafya ve bunları birlikte kullanma yetenekleri üst seviyede. Ama elbette onca topçu subayı arasında İsmet Paşa’yı “Mustafa Kemal’in sahadaki eli, kolu” yapan başka özellikleri sabrı, inadı ve soğukkanlılığı. En kritik anlarda bile kontrolü kaybetmeden sabırla beklemesini ve stratejiyi büyük bir disiplin içinde inatla uygulamasını bilmesi onun vurgulanması gereken en önemli özellikleri” dedi.

Selim Erdoğan

Mustafa Kemal Paşa ile Miralay İsmet Bey arasında Harekat Ordusu döneminden yakın tanışıklığın muhtemel olduğunu söyleyen Erdoğan, ikili arasındaki işbirliğinin ise 1. Dünya Savaşı yıllarına dayanan bir geçmişi olduğunu belirtti. “Mustafa Kemal Paşa büyük olasılıkla o dönemde, emrinde kolordu komutanı olan Miralay İsmet Bey’in cephedeki komuta meziyetlerini gördü, değerlendirdi” diyen Erdoğan, “Ancak onun örgütçü ve en ağır psikolojik baskıyı bile sabırla göğüsleyen karakterini Mondros’tan Anadolu’ya geçtiği Nisan 1920’ye kadar işgal kuvvetlerinin süngülerinin ucunda, bir buçuk sene boyunca İstanbul’da kaldığı dönemde tanıdı” ifadelerini kullandı. Erdoğan, İnönü’nün Milli Mücadele’deki etkisini ise şu sözlerle tanımladı:

“Büyük Taarruz ve sonrasındaki takip harekatı sürecinin planlaması her üç komutanın; Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet paşaların eseridir belki ama uygulama aşamasında Yakup Şevki (Sübaşı) Paşa’nınkiler başta olmak üzere, onca egosu yüksek komutanın her türlü sitemini, öfkesini, duygusal çıkışını göğüsleyen, düşmanın karşı hamleleriyle adeta rayından çıkarmaya çalıştığı treni sürekli doğru reflekslerle hedefe götürmeyi başaran kişi Asker İnönü’dür. Daha önce de ifade ettim; İsmet paşa Mustafa Kemal’in sahadaki eli, koludur.”

“İsmet İnönü’nün, Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk’ten sonra gelen en önemli ismi olduğu rahatlıkla söylenebileceğini belirten Prof. Dr. Hakkı Uyar, “Kurtuluş Savaşı’nın mimarı olan bu kadro içerisinde herhalde Atatürk’ün yanında yer alan ve en çok katkı sağlayan iki isim İnönü ve Çakmak’tır” dedi.

Hakkı Uyar

ATATÜRK’ÜN MİRASI

Atatürk ile lider kadroda yer alan diğer isimlerin arasındaki ayrımın kökleri Kurtuluş Savaşı yıllarına kadar gittiğine dikkat çeken Uyar, temel ayrılık noktasının kurtuluştan sonra ülkeyi kimin yöneteceği ve nasıl bir rejimle yönetileceğimiz/gerçekleştirilecek olan devrimler olduğunu söyledi.

Atatürk’ün Batı Cephesi komutanı İnönü’yü Mudanya’ya göndermesi ve oradaki başarısının ardından Lozan heyetinin başına geçirmesi bir tercihin sonucu olduğuna değinen Uyar, “İnönü, savaş meydanlarından ayağındaki çizmeleriyle Mudanya’ya ve Lozan’a gitmişti. Dolayısıyla Birinci Dünya Savaşı’nın yenik Osmanlı komutanları değil, Kurtuluş Savaşı’nın muzaffer komutanı İnönü, Batılı büyük devletlerin karşısına çıkarıldı. Mağlup değil, galip Türk milletini temsil ediyordu” ifadelerini kullandı.

Dünyada barışın yanı sıra yurtta da barışı sağlamak, eski muhaliflerle barışmanın Atatürk’ten İnönü’ye miras olduğunu belirten Uyar, sözlerini “Atatürk, Bele ve Cebesoy ile barışmıştı; Karabekir ve Orbay ile barışmak İnönü’ye kalmıştı. İnönü kalan muhaliflerle barıştı. Türkiye’de devrim sürecinde paşalar kavga etmiş ama kanlı bir tasfiyeye uğramamışlardı. Bu noktada Türk Devrimi, Fransız ve Sovyet devrimlerinden ayrılmaktadır” diyerek tamamladı.

İDAMLARA KARŞI DURDU

1945’ten sonra çok partili hayata geçme kararının İsmet İnönü’nün en çok tartışılan siyasi kararlarından biri olduğuna değinen Dr. Seçkin Çelik, “Bu olayın uzun süre yanlış bir şekilde ABD’nin baskısıyla ilişkilendirilse de, çok partili hayata geçme konusunda ABD’nin bir baskı uygulamadığının Amerikan belgelerinden anlaşıldığını belirtti.

Seçkin Çelik

Bu kararın, “İnönü’nün iç ve dış koşullara ilişkin yaptığı bir durum değerlendirmesi sonrasında ortaya çıktığına” dikkat çeken Çelik, “1946-1950 döneminde başlıca muhalefet partisi olan Demokrat Parti ile çetin siyasi çatışmalar yaşansa da, 1950’ye gelindiğinde seçim güvenliğini sağlayacak bir hukuki altyapının tesis edildiği söylenebilir. Yüksek Seçim Kurulu’nun kurulması, bu bakımdan önemli bir gelişmeydi” dedi. Çok partili hayata geçiş sonrası dönemin siyasi çalkantılarının atlatılmasına öncelik verdiğinden ve partisinden gelen eleştirilere karşın koalisyon hükümetlerini sürdürmeye çalışmasından ötürü İnönü’nün bazı kişilerce ‘kendi tarihini yazmakla meşgul olmak’la suçlandığını anımsatan Çelik, “İnönü burada bir parti liderinden çok devlet adamı mantığıyla olaylara yaklaşmıştır” dedi. İnönü’nün ciddi baskılara karşın siyasi idamlara onay vermemesinin de değinilmesi gereken bir diğer olumlu yönü olduğunu belirten Çelik, “Menderes ve arkadaşlarının idamına karşı çıktığı gibi Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamları için yapılan oylamada da “ret” oyu vermiştir” dedi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu