GündemTürkiye

Bartın maden patlaması: Grizu patlaması nedir, önlenebilir mi? | GUNDEM.WİKİ

Merve KaraKaşka, BBC Türkçe

Getty Images Amasra’da maden ocağı patladıktan sonra bölge tozlar altında kaldı.

Bartın Amasra’da 41 madencinin hayatını kaybettiği kazayla ilgili incelemeler sürüyor. Henüz kesin sebebi açıklanmamış olsa da patlamaya grizu patlamasının neden olduğu tahmin ediliyor. Peki grizu patlaması nedir, önlenmesi kömür madenciliğini güvenili hale getirebilir mi?

Amasra’daki patlamayla ilgili soruşturma hâlâ sürüyor ancak olaydan sonra açıklama yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, ilk değerlendirmelere göre madende grizu patlamasının gerçekleştiğini söylemişti.

Grizu patlamaları Türkiye’de en fazla can kaybına sebep olan maden kazası türü.

2014’te 301 maden işçisinin ölümüyle sonuçlanan Soma faciasının grizu patlaması ve karbonmonoksit gazı zehirlenmesinden kaynaklandığı açıklanmıştı.

2010 yılından bu yana maden kazalarındaki ölümlerin yaklaşık yüzde 70’i grizu patlamaları nedeniyle gerçekleşti.

Grizu, resmi olarak hava ve metan gazının karışımı olarak tarif ediliyor.

Kömürün uzun yıllar süren oluşumu, yani kömürleşme sırasında büyük miktarlarda gaz oluşuyor ve bunun önemli bir kısmı kömür ve kayalar içinde depolanıyor.

Depolanan gazın yüzde 90-95’i metandan oluşuyor.

Kömür madenciliği, depolanan gazın basınç dengesini bozuyor.

Gözenek ve çatlaklarında biriken metan gazının maden ocağına yayılması patlama, yangın ve boğulma gibi farklı felaketlerle sonuçlanabiliyor.

Bazı durumlarda büyük hacimde metan gazı, kömür tozuyla birlikte aniden ortama püskürebiliyor. Bu, yerlatındaki maden ocaklarının yüzleştiği en önemli risklerden biri olarak görülüyor.

Bu gibi risklerin bertaraf edilmesi için kömür cevherinin bulunduğu damarlara belirli aralıklarla farklı açılardan sondajlar yapılıyor.

Sondaj, bu gazların kontrollü bir şekilde çıkarılmasını ve olası felaketlerin önlenmesini sağlıyor.

Grizu patlaması nedir?

Grizunun maden ocaklarında patlamaya neden olması, bazı koşulların oluşmasıyla meydana geliyor.

Bunun için metan gazı yoğunluğunun yüzde 5 ila 15 arasında olması gerekiyor. Yani ortamda metan gazı yoğunluğunun yüzde 5’in altında ya da yüzde 15’in üzerinde olması, patlamaya neden olmuyor.

Uygun koşullarda bu patlayıcı aralıkta herhangi bir ateşleyicinin varlığı, büyük bir patlama için pimi çekebiliyor. Kömür tozlarının varlığında yangın nerdeyse kaçınılmaz oluyor.

BBC Türkçe‘ye konuşan ve maden mühendisliği alanında akademisyen Dr. Caner Zanbak, ateşleyiciyle ilgili, “Rayların üzerine düşen bir çekiç ya da elektrik hatlarına kadar” farklı olaslıklar üzerinde durulabileceğini ancak kesin nedenin incelemeler tamamlanmadan bilinemeyeceğini söylüyor.

Emekli maden işçisi Ahmet Öztürk, bu kazanların önlenmesi için Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun (TTK) tüm madenlerinde erken uyarı sistemleri kullanıldığını söylüyor.

Bu sistemlerle maden içinde belirlenen noktalara sensörler yerleştiriliyor. Düzenli okumalar yerüstü istasyonlardaki bilgisayarlardan takip ediliyor.

Buna ek olarak maden ocağındaki bazı teknik çalışanlar taşıdıkları portatif cihazlarla, riskli görülen noktalar dahil olmak üzere belirli noktalarda ölçüm yapıyor.

Gruplar halinde çalışan maden işçilerinin de ortamdaki değerleri ölçen sesli ve ışıklı cihazları bulunuyor.

BBC Türkçe‘ye konuşan Öztürk, bu cihazlara “vak vak” dendiğini ve “ötmeye başladıklarında ortam normale dönenen kadar susmadıklarını” söylüyor.

Sensörlerin ortam değerlerini doğru okumasını sağlamak içinse belirli aralıklarla kalibrosyonunun yapılması gerekiyor.

Öztürk, “Bütün bu önlem sistemlerine rağmen bir patlama sözkonusu ise akıl almaz bir ihmaller silsilesinden söz etmek gerekir.” diyor.

Risk neden arttı?

Getty Images

Türkiye’de madenlerin metan gazı risklerini inceleyen akademik araştırmalar, yüzeye yakın kömür damarlarının tükenmesi nedeniyle üretimin daha derinlere indiğini söylüyor.

Derinlere indikçe metan gazının sebep olduğu riskler de artıyor.

İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Mühendisliği bölümü tarafından yürütülen bir araştırmaya göre bu durum kaza sayılarının artmasında bir etken.

Amasra’daki maden Zonguldak Kömür Havzası içinde yer alıyor. Ve bu bölgede metan gazıyla ilgili sorunlar uzun süredir devam ediyor.

Buna karşın havzadaki işletilebilir kömür damarlarının gaz riskiyle ilgili pratik çalışmalar yok denecek kadar az.

TTK Kozlu madenini inceleyen 2015 tarihli bir diğer bilimsel araştırma, “TTK Kozlu Müessesesi’ne bağlı ocaklar her ne kadar sensörlerle donatılmış da olsa ve merkezi gaz izleme sistemi ile sürekli olarak izlense de; uygulamada problemler olduğunu” söylüyor.

Araştırmacılar, Türkiye’deki iş güvenliği mevzuatunda merkezi gaz izleme sistemlerinde kullanılan sensörlerin ocak içerisindeki yerlerinin daha net tarif edilmesi gerektiğini söylüyor ve gelişmiş ülkelerde ölçümlerin yapılacağı yerler ve izleme enstrümanlarının ocak içerisindeki yerlerinin net olarak tarif edildiği söyleniyor.

Bunlara ek olarak sendikalaşma oranının düşmesi de işçi güvenliği için risk oluşturuyor.

Avrupa İklim Eylem ağı raporuna göre Türkiye’de 2003-2009 yılları arasında madencilik iş kolunda çalışan işçilerin ortalama yüzde 67’si sendikalara üye iken 2013-2020 yılları arasında sendikalılık ortalaması yüzde 19’a geriledi.

30 yıldan uzun Zonguldak’ta Kozlu madeninde çalıştıktan sonra bundan yaklaşık 8 sene önce emekli olan maden işçisi Ahmet Öztürk’e göre, Türkiye’de grizu patlamalarının bu denli sık yaşanmasında önemli bir etken işe alımlarda “liyakattan çok partizanlığın etkili olması.”

“Çalıştığım ocağa bugün geri dönsem yönetim kademelerinde beni tanıyan kimseyi bulamam.

“Bu da üretim kültürünün, kurum kültürünün, iş bilgisinin kuşaktan kuşağa aktarımını engelliyor. Kurum 150 yıldan uzun süredir üretim yapan belleksiz bir kurum haline geliyor.”

Kömür madenleri tamamen ‘güvenilir’ hale gelebilir mi?

Getty Images TEMA’ya göre özel doğal alan olarak sınıflandırılan Amasra Kıyıları’nın yüzde 86’sı madenlere ruhsatlı.

Dünya üzerinde kömür madenlerinin işçi sağlığı ve güvenliği açısından tamamen güvenli görüldüğü bir yer yok.

Kömür madenlerini metan gazından tamamen izole etmek de mümkün değil.

Bu durum sadece yeraltında değil, dünyanın hemen her yerinde yaşamı tehdit ediyor.

Global Energy Monitor’ın Mart ayında yayımladığı bir rapor dünya genelinde kömür madenciliğinden kaynaklanan metan salımlarının petrolü ve gazı geride bıraktığını bulmuştu.

Buna göre kömür madenciliği yılda 52 milyon ton metan salımına neden olurken petrol endüstrisi için bu sayı 39 milyon ton, gaz endüstrisi için 45 milyon ton.

Metan, karbondioksitin aksine atmosferde kısa bir süre kalıyor ancak küresel ısınmada CO2’den katbekat daha etkili bir gaz.

BBC Türkçe‘ye konuşan Avrupa İklim Eylem Ağı Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Meltem Katısöz, kömürün “geriye giden bir sektör” olduğunu söylüyor.

Ağın kömürün istihdama etkisini konu alan raporuna göre, sektörde 2008-2019 arasında iş yeri sayısı azalırken iş kazası sayısı yüzde 57 arttı.

İş kazaları nedeniyle istihdam başına iş göremezlik süresi, toplam hastalık olay sayısı ve hastalık nedeniyle geçici iş göremezlik süresinde de artış oldu.

Katısöz, “Kömür madenciliğindeki bu kadar iş cinayetine rağmen ne iş sağlığı güvenliği şartları iyileşti ne de nitelikli istihdam yaratma özelliği var.” diyor ve ekliyor:

“Kadınlara istihdam olanağı sağlamayan, örgütlülüğün gittikçe azaldığı bu sektör ne bulunduğu yerel ekonomilere ne de ulusal ekonomiye fayda sağlıyor.

“Zaman, kömürü nasıl iyileştireceğimizi değil, insana yaraşır koşullar altında yeşil ekonomide iş olanaklarını nasıl sağlayacağımızı konuşma zamanı.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu